Sözler | Otuzİkinci Söz | 634
(590-652)

ve eceli, hakikî ahbablara visal daveti olduğu halde, bütün ahbablardan firak nöbeti tasavvur ettiğinden; hem kendini dehşetli bir azab-ı elîmde bırakıyor, hem mevcûdâtı, hem Cenâb-ı Hakk’ın Esmâsını, hem mektûbâtını inkâr ve tezyif ve tahkir ettiğinden, merhamete ve şefkate lâyık olmadığı gibi, şiddetli bir azaba da müstehaktır. Hiçbir cihette merhamete lâyık değildir.

İşte ey bedbaht ehl-i dalâlet ve sefahet! Şu dehşetli sukuta karşı ve ezici me’yusiyyete mukabil; hangi tekemmülünüz, hangi fünununuz, hangi kemâliniz, hangi medeniyetiniz, hangi terakkiyatınız karşı gelebilir! Ruh-u beşerin eşedd-i ihtiyâc ile muhtaç olduğu hakikî teselliyi nerede bulabilirsiniz! Hem güvendiğiniz ve bel bağladığınız ve âsâr-ı İlâhiyyeyi ve ihsanat-ı Rabbâniyyeyi onlara isnad ettiğiniz hangi tabiatınız, hangi esbabınız, hangi şerikiniz, hangi keşfiyatınız, hangi milletiniz, hangi bâtıl Mâbudunuz, sizi, sizce îdam-ı ebedî olan mevtin zulümatından kurtarıp, kabir hududundan, berzah hududundan, mahşer hududundan, sırat köprüsünden hâkimâne geçirebilir. Saadet-i ebediyyeye mazhar edebilir! Halbuki kabir kapısını kapamadığınız için, siz kat’î olarak bu yolun yolcususunuz. Böyle bir yolcu, öyle birisine dayanır ki, bütün bu daire-i azîme ve bu geniş hududlar, onun taht-ı emrinde ve tasarrufundadır.

Hem dahi, ey bedbaht ehl-i dalâlet ve gaflet! “Gayr-ı meşru bir muhabbetin neticesi, merhametsiz azab çekmektir.” kaidesi sırrınca, siz, fıtratınızdaki Cenâb-ı Hakk’ın zât ve sıfât ve esmâsına sarfedilecek muhabbet ve mârifet istidadını ve şükür ve ibâdat cihazâtını, nefsinize ve dünyaya gayr-ı meşru bir sûrette sarfettiğinizden, bilistihkak cezasını çekiyorsunuz. Çünki: Cenâb-ı Hakk’a ait muhabbeti, nefsinize verdiniz, Mahbubunuz olan nefsinizin hadsiz belasını çekiyorsunuz. Çünki: Hakikî bir rahatı o mahbubunuza vermiyorsunuz. Hem onu, hakikî mahbub olan Kadîr-i Mutlak’a tevekkül ile teslim etmiyorsunuz, daima elem çekiyorsunuz. Hem Cenâb-ı Hakk’ın, Esmâ ve sıfâtına ait muhabbeti, dünyaya verdiniz ve âsâr-ı san’atını, âlemin esbabına taksim ettiniz; belasını çekiyorsunuz. Çünki: O hadsiz mahbublarınızın bir kısmı size Allahaısmarladık demeyip, size arkasını çevirip, bırakıp gidiyor. Bir kısmı sizi hiç tanımıyor, tanısa da sizi sevmiyor. Sevse de size bir fayda vermiyor. Daima hadsiz firaklardan ve ümidsiz dönmemek üzere zevallerden azab çekiyorsunuz.

Səs yoxdur