Tarihçe-i Hayat | Birinci Kısım - İlk Hayatı | 46
(30-149)

“Mirkat” ismindeki kitabı, hâşiye ve şerh olmaksızın hıfzetmeye başladı. Bilâhare eline geçen mezkûr kitabın hâşiye ve şerhi ile kendi nokta-i nazarını karşılaştırmış, bütün mes’eleler muvafık olup ancak üç kelime tevâfuk etmemiş. Bu tevcihleri de ulemânın tahsinine mazhar olarak kabul edilmiştir.

Bir gün Bitlis meşâyihinden Şeyh Mehmed Küfrevî Hazretlerinin kendilerine beddua ettiğini birisi yalandan söyler. Bunun üzerine müşarünileyhi ziyarete gider. Şeyh Hazretleri, Molla Said’e iltifat eder, teberrüken bir ders verir. İşte Molla Said’in en son aldığı ders bu olmuştur.

Bir gece Molla Said, ru’yasında Şeyh Mehmed Küfrevi Hazretlerini görür. Kendisine hitaben:

− Molla Said; gel beni ziyaret et, gideceğim demesi üzerine hemen gider; ziyaret eder. Ve şeyhin uçup gittiğini görünce, uyanır. Saate bakar, saat gecenin yedisidir. Tekrar yatar. Sabahleyin Şeyhin hânesinden matem seslerinin yükseldiğini işitir, oraya gider ve Şeyh Hazretlerinin gece saat yedide vefat ettiğini haber alır.


Mahzun olarak geriye döner.

Molla Said Şarkın büyük ulemâ ve meşâyihinden olan Seyyid Nur Mehmed, Şeyh Abdurrahman-ı Tâğî, Şeyh Fehim ve Şeyh Mehmed Küfrevî gibi zevât-ı âliyenin herbirisinden ilm-i irfan hususunda ayrı ayrı derslere nail olduğundan, onları fevkalâde severdi. Ülemadan Şeyh Emin Efendi, Molla Fethullah ve Şeyh Fethullah Efendilere de ziyâde muhabbeti vardı.

Van’da mâruf ulemâ bulunmadığından, Hasan Paşa’nın daveti üzerine Molla Said Van’a gitti. Van’da on beş sene kalarak, aşâirin irşadı için aralarında seyahatla tedris ve tederrüs vazîfesiyle hayat geçirdi. Van’da bulunduğu müddet, vali ve me’murîn ile ihtilât ederek, bu asırda, yalnız eski tarzdaki İlm-i Kelâmın İslâm Dîni hakkındaki şek ve şübhelerin reddine kâfi olmadığına kanaat hâsıl etmiş ve fünûnun tahsiline lüzum görmüştür (Hâşiye).


Hâşiye: Bediüzzamanın çok genç yaşındaki bu vukufiyeti, onun istikbaldeki çok muazzam hizmet-i Kur’âniye ve İslâmiyesi için hazırlanmasını te’min etmiştir. Bu kanaatını o zaman izhar ettiğinden otuz-kırk sene sonra, İlm-i Kelâmda bir teceddüd yapan Risâle-i Nur külliyatının te’lifine Cenâb-ı Hak muvaffak eylemiştir.

Səs yoxdur