Tarihçe-i Hayat | Beşinci Kısım - Denizli Hayatı | 424
(399-452)

Birincisi: Ramazanda, çok şiddetli bir heyecan, bir ciddiyet, bir iltica, bir niyaz ile müthiş hastalığa galebe ederek çalıştırdı.

İkincisi: Herbirinize karşı bu sene de görüşmek ve yakınınızda bulunmak arzusu şiddetli idi. Yalnız birinizi görmek ve Isparta’ya gelmek için bu çektiğim zahmeti kabul ederdim.

Üçüncüsü: Hem Kastamonu’da, hem yolda, hem burada, fevkalâde bir tarzda, bütün elîm hâletler birden değişiyor ve me’mûlün ve arzumun hilâfına olarak bir dest-i inâyet görünüyor,


dediriyor. En ziyâde beni düşündüren; Risâle-i Nur’u, en gafil ve dünyaca büyük makamlarda bulunanlara da kemâl-i dikkatle okutturuyor, başka bir sahada fütuhata meydan açıyor. Ve en ziyâde rikkatime dokunan ve kendi elemimden başka herbirinizin sıkıntısından başıma toplanan bütün elemlere ve teessüflere karşı, Ramazanda bir saati yüz saat hükmüne getiren o şehr-i mübârekte, bu musîbet dahi, o yüz sevabı, herbir saati on saat derecesinde ibâdet yapmakla bine iblâğ ettiğinden, Risâle-i Nur’dan tam ders alan ve dünyanın fâni ve ticaretgâh olduğunu bilen ve herşeyi, îmanı ve âhireti için feda eden ve bu dershâne-i Yusufiye’deki muvakkat sıkıntılar, dâimî lezzetler ve faideler vereceklerine inanan sizin gibi ihlâslı zâtlara acımak ve rikkatten ağlamak hâletini, tebrik ve sebatınızı gâyet istihsan ve takdir etmek hâletine çevirdi. Ben de,



dedim. Bana âid bu faideler gibi hem uhuvvetimizin, hem Risâle-i Nur’un hem Ramazanımızın, hem sizin, bu yüzde öyle faideleri var ki, perde açılsa, “Yâ Rabbenâ! Şükür.. Bu kaza ve kader-i İlâhî, hakkımızda bir inâyettir” dedirtecek, kanaatım var.

Hâdiseye sebebiyet verenlere itâb etmeyiniz. Bu musîbetin geniş ve dehşetli plânı çoktan kurulmuştu. Fakat ma’nen pek çok hafif geldi. İnşâallah çabuk geçer.


sırrıyle, me’yus olmayınız.


Said Nursî


* * *
Səs yoxdur