ve hiçbir dalı ve meyveyi ve yaprağı gıdasız bırakmayan mizanlı bir kazan-ı erzaktır ki: Hafîziyyet içinde Kemâl-i Kudret ve Adâlet ve Cemâl-i Rahmet ve Hikmeti güneş gibi isbat eder.
Aynen öyle de: Küre-i Arz, senevî mevsimler cihetinde bir ağaçtır. İsm-i Evvel cilvesiyle güz mevsiminde Hafîziyyete emânet edilen bütün tohumlar ve çekirdekler; bahar çarşafını giyen zemin yüzünün milyarlar dal, budak, meyve veren, çiçek açan ağacının teşkilâtına dâir İlâhî emirlerin mecmuacıkları ve kaderden gelen düsturların listeleri ve geçen yazın işlediği vazifelerin küçücük sahife-i amelleri ve defter-i hidemâtıdır ki; bilbedâhe bir Hafîz-i Zülcelâl-i Vel’ikrâm’ın hadsiz kudret, adâlet, hikmet, rahmet ile iş gördüğünü gösteriyor.
Ve senevî zemin ağacının âhiri ise; ikinci güzde o ağacın gördüğü bütün vazifelerini, ve esmâ-i İlâhiyyeye karşı ettiği bütün fıtrî tesbihatlarını ve gelecek bahar haşrinde neşir olabilen bütün sahâif-i a’mallerini, zerrecik ve küçücük kutucukların içine koyup Hafîz-i Zülcelâl’in dest-i hikmetine teslim eder, ismini hadsiz dillerle kâinat yüzünde okur.