Meyve Risalesi | Dokuzuncu Mesele | 90
(89-100)

Hem neden bir rükün ve hakikat-ı îmâniyeyi inkâr eden mürted olur, küfrü mutlaka düşer ve kabul etmeyen İslâmiyet’ten çıkar? Halbuki sair erkân-ı îmaniyeye îmanı varsa, onu küfrü mutlaktan kurtarmak lâzım geliyor?

Elcevap: Îmân, altı rüknünden çıkan öyle bir vahdânî hakikattır ki, tefrik kabul etmez. Ve öyle bir küllîdir ki tecezzi kaldırmaz. Ve öyle bir külldür ki kabil-i inkısam olmazlar. Çünki, her bir rüknü îmânî, kendini isbat eden hüccetleriyle sair erkân-ı îmâniyeyi isbat eder. Herbiri herbirisine gayet kuvvetli bir hüccet-i âzam olur. Öyle ise, bütün erkânı, bütün delilleriyle sarsmayan bir fikr-i bâtıl, hakikat nazarında bir tek rüknü, belki bir hakikatı iptal edip inkâr edemez. Belki adem-i kabul perdesi altında gözünü kapamakla, bir küfrü inâdî yapabilir. Gitgide küfrü mutlaka düşer; insaniyeti mahv olur. Hem maddî, hem manevî cehenneme gider. İşte biz bu makamda,gayet muhtasar işaretlerle ve Meyve Risale’sinde haşrin isbatında, sair erkân-ı îmâniye haşri de isbat ettiklerini kısacık hülasalarla beyanı gibi, bu makamda dahi mücmel fezleke ve muhtasar hülasalarla -Cenab-ı Hakk’ın inayetiyle bu nükte-i âzam, "Altı Nokta"da beyan edilecek.

Ses Yok