Onların peygamberliklerine ve doğruluklarına şehadet eden bütün hüccetler ve deliller, o esaslara bakıyorlar. Onların hakkaniyetlerine kuvvet veriyorlar. O esaslar ise, îmân-ı billâh ve îmân-ı bil’âhiret ve sair rükünlere îmândır. Demek, îmânın altı rüknü birbirlerinden ayrılmaları mümkün değildir. Herbirisi umumunu isbat eder, ister; iktiza eder. O altı, öyle bir küll ve küllîdır ki, tecezzi kabul etmez ve inkısâmı imkân hâricindedir. Nasıl ki kökü göklerde Tûba ağacı gibi... herbir dalı, herbir meyvesi, her bir yaprağı, o koca ağacın küllî tükenmez hayatına dayanıyor. O kuvvetli ve güneş gibi zâhir o hayatı inkâr edemiyen, bir tek muttasıl yaprağın hayatını inkâr edemez. Eğer etse, o ağaç, dalları ve meyveleri ve yaprakları sayısınca o münkiri tekzib edecek; susturacak. Öyle de îmân, altı rükünleriyle aynı vaziyettedir.
Bu makamın başında, "Altı Nokta" ve herbir "Nokta" dahi "Beş Nükte" olarak altı Erkân-ı Îmâniyeyi, Otuzaltı Nükte’de beyan etmek niyet edilmişti. Ve baştaki dehşetli suale izahat ile cevap vermek murad etmiştim. Fakat bazı ârızalar meydan vermediler. Tahmin ederim ki, "Birinci Nokta" kâfî bir mikyas olmasından; daha, zekilere ziyade îzaha ihtiyaç kalmadı.