Meyve Risalesi | Dokuzuncu Mesele | 97
(89-100)

O Mütekellim-i Ezelî ve o Sâni-i Sermedînin kelâmı ve fermânı olma-sın. Hâşâ, yüzbin defa hâşâ ve kellâ!...

Demek "Îmân-ı Billah" bütün hüccet-leriyle Kur’an’ın Kelâmullah olduğunu isbat ediyor.

Hem hiç mümkün müdür ki, zeminin yüzünü mütemadiyen zîhayatlarla doldurup boşaltan ve kendini tanıttırmak ve ibâdet ve tesbihat ettirmek için bu dünyamızı zîşuur-larla şenlendiren bir Sultan-ı Zülcelâl, sema-vatı ve yıldızları boş ve hâlî bıraksın; onlara münâsib ahâliyi yaratıp o semâvi saraylarda iskân etmesin; ve saltanat-ı rubûbiyyetini en büyük memleketinde hademesiz, haşmetsiz, memursuz, elçisiz, yaversiz, nâzırsız, seyir-cisiz, âbidsiz, raiyyetsiz bıraksın... Hâşâ, melekler sayısınca hâşâ!...

Hem hiç bir cihette imkanı var mı ki: Bu kâinatı öyle bir kitab tarzında yazar ki, herbir ağacın bütün tarihçe-i hayatını bütün çekir-deklerinde kaydeden ve herbir otun ve çiçeğin bütün vazife-i hayatiyesini bütün tohumlarında yazan ve herbir zîşuurun bütün sergüzeşte-i hayatiyesini hardal gibi küçük

Ses Yok