Meyve Risalesi | Dokuzuncu Mesele | 94
(89-100)

Hem bütün zîhayatın ihtiyâcât-ı fıtriye-leri için dualarına ve hâl dili ile edilen bütün ilticalara ve arzulara, vakti vaktine kasd ve ihtiyar ve iradeyi gösterir bir tarzda hadsiz in’âmlarıyla ve nihayetsiz ihsanatıyle fiilen ve hâlen sarih bir surette konuşan bir mütekellim-i alîm; hiç mümkün müdür, hiç akıl kabul eder mi, en cüz’î bir zîhayat ile fiilen ve hâlen konuşsun ve tam derdine derman yetiştiren ihsaniyle derdini dinlesin ve ihtiyâcını görsün ve bilsin, ve bütün kâi-natın en müntehab neticesi ve Arzın halifesi ve ekser mahlûkat-ı Arziyenin kuman-dan-ları olan insanların manevî reisleri ile görüş-mesin. Onlarla, belki her zîhayat ile fiilen ve hâlen konuştuğu gibi, onlar ile kavlen ve kelâmen konuşmasın, ve onlara fermanları ve suhuf ve kitapları göndermesin. Hâşâ!.. Hadsiz hâşâ!...

Demek, Îmân-ı Billâh, kat’iyetiyle ve hadsiz hüccetleriyle yani peygamberlere ve mukaddes kitaplara îmânı isbat eder.

Hem hiçbir cihet-i imkânı var mı ve hiç akıl kabul eder mi ki; bütün masnûatıyla kendini tanıttırana ve sevdirene ve teşek-küratı fiilen ve hâlen isteyene mukabil,

Ses Yok