Evet, bazan serseri ve gizli muzır bir adamın bir saraya ateş atmağa çalışması yüzünden, yüzer adamın yapması gibi; yüzer adamın muhafazası ile; ve bazan devlete ve pâdişaha iltica ile o sarayın vücudu devam edebilir. Çünki, onun vücudu, bütün şerâitin ve erkânın ve esbabın vücudiyle olabilir. Fakat onun ademi ve harab olması bir tek şartın ademiyle vâki; ve bir serserinin bir kibritiyle yanıp mahvolduğu gibi, ins ve cin şeytanları az bir fiil ile büyük tahribat ve dehşetli mânevî yangınlar yaparlar.
Evet, bütün fenalıklar ve günahlar ve şerlerin mâyesi ve esasları ademdir; tahriptir. Sureten vücudun altında, adem ve bozmak saklıdır. İşte cinnî ve insî şeytanlar ve şerirler, bu noktaya istinaden gayet zaif bir kuvvetle, hadsiz bir kuvvete karşı dayanıp, ehl-i hak ve hakikatı, Cenâb-ı Hakk’ın dergâhına ilticaya ve kaçmaya her vakit mecbur ettiğinden, Kur’an onları himaye için büyük tahşidat yapar. Doksandokuz Esmâ-i İlâhiyyeyi onların ellerine verir. O düşmanlara karşı sebat etmelerine çok şiddetli emirler verir.
Bu cevaptan, birden pek büyük bir hakikatın ucu ve azametli, dehşetli bir mes’elenin esası göründü. Şöyle ki: