Nasılki Cennet bütün vücud alemlerinin mahsulatını taşıyor; ve dünyanın yetiştirdiği tohumları bâkiyâne sünbüllendiriyor; öyle de: Cehennem dahi, hadsiz dehşetli adem ve hiçlik âlemlerinin çok elim neticelerini göstermek için, o adem mahsulâtlarını kavuruyor, ve o dehşetli Cehennem fabrikası, sâir vazifeleri içinde, âlem-i vücud kâinatını, âlem-i adem pisliklerinden temizlettiriyor. Bu dehşetli mes’elenin şimdilik kapısını açmayacağız. İnşââllah sonra izah edilecek.
Hem meleklere îman meyvesinden bir cüz’ü, ve Münker ve Nekir’e ait bir nümunesi şudur: "Herkes gibi ben dahi muhakkak gireceğim" diye mezarıma hayalen girdim. Ve kabirde yalnız, kimsesiz, karanlık, soğuk, dar bir haps-i münferitte bir tecrid-i mutlak içindeki tevahhuş ve me’yusiyetten tedehhüş ederken, birden Münker ve Nekir taifesinden iki mübarek arkadaş çıkıp geldiler. Benimle münâzaraya başladılar.
Kalbim ve kabrim genişlediler, nurlandılar, hararetlendiler; âlem-i ervaha pencereler açıldı. Ben de, şimdi hayâlen ve istikbalde hakikaten göreceğim o vaziyete bütün canımla sevindim, ve şükrettim.