Meyve Risalesi | Onbirinci Mesele | 144
(130-169)

ve zîhayat âleminde en haşmetli ve en dehşetli olan diriltmek ve hayat vermek ve ölümle terhis etmekteki Hâlik’a mahsus olan icraat-ı İlâhiyyeyi, yalnız temsil edip, ubûdiyetkârane nezâret eden İsrâfil Aleyhisselâm ve Azrâil Aleyhisselâm; ve hayat dâiresinde rahmetin en cem’iyetli, en geniş, en zevkli olan rızıkdaki ihsânât-ı rahmâniyyeye nezâretle beraber şuursuz şükürleri şuur ile temsil eden Mikâil Aleyhisselâm gibi meleklerin pek acib mahiyette olarak bulunmaları ve vücutları ve ruhların bekaları, saltanat ve haşmet-i Rubûbiyyetin muktezâsıdır. Onların ve herbirinin mahsus tâifelerinin vücutları, kâinatta Güneş gibi görünen saltanat ve haşmetin vücudu derecesinde kat’idir ve şüphesizdir. Melâikeye âit başka maddeler bunlara kıyas edilsin.

Evet, Küre-i Arz’da dörtyüz bin nevi’leri zîhayattan halkeden, hattâ en âdi ve müteaffin maddelerden zîruhları çoklukla yaratan; ve her tarafı onlarla şenlendiren; ve mu’cizat-ı san’atına karşı, onlara dilleriyle "Mâşâallah, Bârekâllah, Sübhânallah" dediren; ve ihsa-nat-ı rahmetine mukabil "Elhamdülillâh, Veşşükrülillâh, Allahüekber" o hayvancıklara söylettiren bir Kadîr-i Zülcelâl-i Velcemâl; elbette, bilâşek velâşüphe, koca semâvâta münasip, isyansız ve daima ubûdiyette olan sekeneleri ve ruhânîleri yaratmış, semâvâtı şenlendirmiş; boş bırakmamış .

Ses Yok