Meyve Risalesi | Onbirinci Mesele | 142
(130-169)

İkinci bir küllî meyvesine, "Yirmidördüncü" ve "elif" ler kerâmetini gösteren "Yirmidokuzuncu Söz" ler işaret edip parlak bir surette meleklerin vücudunu ve vazifesini isbat etmişler.

Evet, kâinatın her tarafında, cüz’î ve küllî her şeyde, her nevi’de kendini tanıttırmak ve sevdirmek içinde merhametkârâne bir haşmet-i rubûbiyyet; elbette o haşmete, o merhamete, o tanıttırmaya, o sevdirmeye karşı şükür ve takdis içinde bir geniş ve ihâtalı ve şuurkârane bir ubûdiyetle mukabele etmesi lâzım ve kat’idir. Ve şuursuz cemâdat ve erkân-ı azîme-i kâinat hesabına o vazifeyi, ancak hadsiz melekler görebilir; ve o sal-tanat-ı rubûbiyyetin her tarafta, Serâ’da, Süreyya’da, zeminin temelinde, dışında hakîmane ve haşmetkârane icraatını onlar temsil edebilirler.

Meselâ, felsefenin ruhsuz kanunları pek karanlık ve vahşetli gösterdikleri hilkat-i Arziye ve vaziyet-i fıtriyesini, bu meyve ile nurlu, ünsiyetli bir tarzda (Sevr) ve (Hut) namlarındaki iki meleğin omuzlarında, yâni nezaretlerinde; ve Cennet’ten getirilen ve fâni Küre-i Arz’ın bâkî bir temel taşı olmak;

Ses Yok