İşte, nasılki melekler ve umûr-u hayriyede ve vücûdiyede istihdam edilen zâhiri sebepler, güzellikleri görünmeyen ve bilinmeyen şeylerde kudret-i Rabbâniyyeyi kusurdan, zulümden muhafaza edip, takdis ve tesbih-i İlâhîde birer vesiledirler.
Aynen öyle de: Cinnî ve insî şeytanlar ve muzır maddelerin umûr-u şerriyede ve ademiyede istimâlleri dahi, yine kudret-i Sübhâniyeyi gadrden ve haksız itirazlardan ve şekvâlara hedef olmaktan kurtarmak ile takdis ve tesbihat-ı Rabbâniyyeye; ve kâinattaki bütün kusurattan müberra ve münezzehiyetine hizmet ediyorlar. Çünki, bütün kusurlar ademden ve kabiliyetsizlikten ve tahripten ve vazife yapmamaktan ki birer ademdirler ve vücudu olmayan ademî fiillerden geliyor. Bu şeytanî ve şerli perdeler, o kusurata merci olup, îtiraz ve şekvâları bil’istihkak kendilerine alarak Cenâb-ı Hakk’ın takdisine vesile oluyorlar. Zaten şerli ve ademî ve tahripçi işlerde kuvvet ve iktidar lâzım değil; az bir fiil ve cüz’i bir kuvvet, belki vazifesini yapmamak ile bazan büyük ademler ve bozmaklar oluyor. O şerir fâiller muktedir zannedilirler. Halbuki, ademden başka hiç te’sirleri ve cüz’î bir kespten hâriç bir kuvvetleri yoktur.