Yâni:"Kadere iman eden, gamlardan kurtulur." Risale-i Kader’in âhirinde güzel bir temsil ile iki adamın şâhane bir sarayın bahçesine girmesiyle, bir küllî meyvesi beyan edilmiş, hattâ ben kendi hayatımda binler tecrübelerimle gördüm ve bildim ki: Kadere îman olmazsa hayat-ı dünyeviye saadeti mahvolur. Elîm musibetlerde; ne vakit kadere îman cihetine bakardım, musibet gayet hafifleşiyor görüyordum. Ve "kadere îman etmeyen nasıl yaşayabilir?" diye hayret ederdim.
Melâikeye îman rüknünün küllî meyvelerinden birisine, Yirmiikinci Söz’ün İkinci makamında şöyle işaret edilmiş ki: Azrâil Aleyhisselâm Cenab-ı Hakk’a münâcât edip demiş:
"Kabz-ı ervah vazifesinde senin ibâdın benden küsecekler, şekvâ edecekler." O’na cevaben denilmiş:
"Senin vazifene hastalıkları ve musibetleri perde yapacağım; tâ ibâdımın şekvâları onlara gitsin, sana gelmesin." Aynen bu perdeler gibi Azrâil Aleyhisselâm’ın vazifesi de bir perdedir. Tâ haksız şekvâlar Cenâb-ı Hakk’a gitmesin. Çünki, ölümdeki hikmet, ve rahmet, ve güzellik ve maslahat cihetini herkes göremez. Zâhire bakıp itiraz eder, şekvâya başlar.