umum lîsanında
darb-ı mesel olmuştur. Yâni, “Kadere îman eden, gamlardan kurtulur.” Risâle-i Kader’in âhirinde güzel bir temsil ile, iki adamın şâhâne bir sarayın bahçesine girmesiyle, bir küllî meyvesi beyân edilmiş. Hatta ben kendi hayatımda binler tecrübelerimle gördüm ve bildim ki: Kadere îman olmazsa hayat-ı dünyeviye saadeti mahvolur. Elîm musîbetlerde, ne vakit kadere îman cihetine bakardım; musîbet gâyet hafifleşiyor görüyordum. Ve kadere îman etmeyen nasıl yaşayabilir diye hayret ederdim.
Melâikeye îman rüknünün küllî meyvelerinden birisine, Yirmi ikinci Söz’ün İkinci Makam’ında şöyle işâret edilmiş ki: Azrail Aleyhisselâm Cenâb-ı Hakk’a münâcat edip demiş: “Kabz-ı ervah vazifesinde senin ibadın benden küsecekler, şekva edecekler.” O’na cevaben denilmiş: “Senin vazifene hastalıkları ve musîbetleri perde yapacağım; tâ ibâdımın şekvâları onlara gitsin, sana gelmesin.”
Aynen bu perdeler gibi Azrail Aleyhisselâm’ın vazifesi de bir perdedir. Tâ haksız şekvâlar Cenâb-ı Hakk’a gitmesin. Çünkü, ölümdeki hikmet ve rahmet ve güzellik ve maslahat cihetini herkes göremez. Zâhire bakıp i’tirâz eder, şekvâya başlar.
İşte bu haksız şekvalar Rahîm-i Mutlak’a gitmemek hikmetiyle Azrail Aleyhisselâm perde olmuş. Aynen bunun gibi bütün meleklerin, belki bütün esbâb-ı zâhiriyenin vazifeleri, izzet-i Rubûbiyyetin perdeleridir. Tâ güzellikleri görünmeyen ve hikmetleri bilinmeyen şeylerde kudret-i İlâhîyyenin izzeti ve kudsiyeti ve rahmetinin ihâtası muhafaza edilsin, i’tirâza hedef olmasın ve hasis ve ehemmiyetsiz ve merhametsiz şeyler ile kudretin mübâşereti nazar-ı zâhirîde görünmesin. Yoksa, hiçbir sebebin hakîki te’siri ve îcada hiç kabiliyeti olmadığını, her şeyde tevhid sikkeleri kat’i gösterdiğini, Risâle-i Nur hadsiz delilleriyle isbat etmiş.
Halketmek, îcad etmek O’na mahsustur. Esbâb, yalnız bir perdedir. Melâike gibi zîşuur olanların, yalnız cüz-i ihtiyariyle cüz’î, îcadsız, kesb denilen bir nev’i hizmet-i fıtriye ve amelî bir nev’i ubûdiyetten başka ellerinde yoktur.
Evet, izzet ve azamet isterler ki: Esbâb, perdedâr-ı dest-i kudret ola aklın nazarında.