Asâ-yı Mûsa | Sekizinci Hücceti İmaniye | 203
(196-212)

öyle de: Dağlar dahi, zelzele te’siratından zemînin sükûnetine; ve içindeki dâhilî inkılâbat fırtınalarından sükûtuna; ve denizlerin istilâsından kurtulmasına; ve havanın gazat-ı muzırradan tasfiyesine ve suyun muhafaza ve iddiharlarına ve zîhayatlara lâzım olan madenlerin hazinedarlığına ettiği hizmetleriyle ve hikmetleriyle seni tanıyorlar ve tanıttırıyorlar. Evet dağlardaki taşların enva’ından ve muhtelif hastalıklara ilâç olan maddelerin aksamından ve zîhayata, husûsan insanlara çok lâzım ve çok mütenevvi olan madeniyatın ecnasından ve dağları, sahraları çiçekleriyle süslendiren ve meyveleriyle şenlendiren nebâtâtın esnafından hiçbirisi yoktur ki; tesâdüfe havalesi mümkün olmayan hikmetleriyle, intizamiyle, hüsn-ü hilkatiyle, faideleriyle.. husûsan madeniyatın tuz, limontuzu, sulfato ve şap gibi sûreten birbirine benzemekle beraber tadlarının şiddet-i muhâlefetiyle.. ve bilhassa nebâtâtın basit bir topraktan çeşit çeşit enva’lariyle, ayrı ayrı çiçek ve meyveleriyle, nihayetsiz Kadîr nihayetsiz Hakîm, nihayetsiz Rahîm ve Kerîm bir Sâniin vücub-u vücûduna bedahetle şehâdet ettikleri gibi; hey’et-i mecmûasındaki vahdet-i idare ve vahdet-i tedbir ve menşe’ ve mesken ve hilkat ve san’atça beraberlik ve birlik ve ucuzluk ve kolaylık ve çokluk ve yapılmakta çabukluk noktalarından, o Sâniin Vahdetine ve Ehadiyetine şehâdet ederler.

Hem nasılki: Dağların yüzünde ve karnındaki masnu’lar, zemînin her tarafında, herbir nev’i aynı zamanda, aynı tarzda, yanlışsız, gâyet mükemmel ve çabuk yapılmaları ve bir iş bir işe mani olmadan, sâir nev’iler ile beraber karışık iken, karıştırmaksızın îcadları; Senin Rubûbiyyetinin haşmetine ve hiçbir şey ona ağır gelmeyen kudretinin azametine delâlet eder; öyle de: Zemînin yüzündeki bütün zîhayat mahlûkların hadsiz hacetlerini, hatta mütenevvi hastalıklarını, hatta muhtelif zevklerini ve ayrı ayrı iştihalarını tatmin edecek bir sûrette, dağların yüzlerini ve içlerini muntazam eşcar ve nebâtât ve madeniyatla doldurmak ve muhtaçlara teshir etmek cihetiyle, senin rahmetinin hadsiz genişliğine ve hâkimiyetinin nihayetsiz vüs’atine delâlet.. ve toprak tabakatı içinde, gizli ve karanlık ve karışık bulunduğu halde; bilerek, görerek, şaşırmayarak, intizamla, hacetlere göre ihzâr edilmeleriyle, Senin herşeye taalluk eden ilminin ihâtasına ve herbir şeyi tanzim eden hikmetinin bütün eşyaya şümulüne ve ilâçların ihzaratı ve madenî maddelerin iddiharatiyle Rubûbiyyetinin Rahîmane ve Kerîmane olan tedâbirinin mehâsinine ve inâyetinin ihtiyatlı letâifine pek zâhir bir sûrette işâret ve delâlet ederler.

Dinle
-