Asâ-yı Mûsa | Takrizler | 264
(246-270)

Bilâkis fikir, zihin, istidat, kabiliyet, vakit, zaman, nefis ve nefes gibi mânevî ve mücerred kıymetlerin israf ve heder edilmemesiyle ölçen bir dâhidir. Ve bütün ömrü boyunca bir karakter halinde takip ettiği bu titiz muhasebe ve murakebe usulünü, bütün talebelerine de telkin etmiştir. Binaenaleyh bir Nur talebesine olur olmaz eseri okutturmak ve her sözü dinlettirmek kolay birşey değildir. Zira, onun gönlünün mihrak noktasında yazılı olan şu "Dikkat!" kelimesi, en hassas bir kontrol vazifesi görmektedir.

İşte Bediüzzaman, kudretli bir ıslahatçı ve harikalar harikası bir "Pedagog" –Mürebbî- olduğunu, yetiştirdiği tertemiz nesille fiilen ispat etmiş ve iktisat tarihine nurdan pırıltılarla yazılan bir atlas sayfa daha ilâve eden bir nâdire-i fıtrattır.

Tevazuu ve mahviyetkârlığı:

Nur Risalelerinin bu kadar harikulâde bir şekilde cihana yayılma-sında, bu iki hasletin çok faydası olmuş ve pek derin tesirleri görül-müştür.

Çünkü, Üstad, sohbet ve teliflerinde kendine bir "Kutbu’l-Ârifîn" ve bir "Gavsu’l-Vâsılîn" süsü vermediği için, gönüller ona pek çabuk ısınmış, onu ter temiz bir samimiyetle sevmiş ve derhal ulvî gayesini benimsemiştir.

Mesela, Ahlâk ve fazilete, hikmet ve ibrete ait olan birçok sohbet ve telkinlerini, doğrudan doğruya nefsine tevcih eder. Keskin ve âteşîn hitabelerinin ilk ve yegâne muhatabı, öz nefsidir. Oradan, merkezden muhite yayılırcasına, bütün nur ve sürura, saadet ve huzura müştak olan gönüllere yayılır.

Üstad, hususî hayatında gayet halim-selim ve son derece müte-vazidir. Bir ferdi değil, hiçbir zerreyi incitmemek için âzamî feda-kârlıklar gösterir. Sayısız zahmet ve meşakkatlere, ıztırap ve mah-rumiyetlere katlanır; fakat imanına, Kur’ân’ına dokunulmamak şartıyla...

Artık o zaman bakmışsınız ki, o sâkin deniz, dalgaları semâlara yükselen bir tufan, sahillere heybet ve dehşet saçan bir umman ke-silmiştir. Çünkü o, Kur’ân-ı Kerîmin sadık hizmetkârı ve iman hudut-larını bekleyen kahraman ve fedai bir neferidir. Kendisi bu hakikati veciz bir cümleyle şu şekilde ifade eder: "Bir nefer nöbette iken, başkumandan da gelse, silâhını bırakmayacak.

Dinle
-