On üçüncü Şehâdet: Dört küllî ve çok geniş ve kat’i hüccetlerden ibarettir:
Bu fıkranın kısaca bir meâli burada beyân edilecek ve îzahatı ve senedleri “Zülfikâr”ın Mu’cizat-ı Ahmediye kısmının âhirinde mükemmel var.
Yâni: Geçmiş zamanlarda nev’-i beşerin meşahir ve namdarlarından başta enbiyâ olarak ârifler, kâhinler, hâtifler müttefikan Muhammed’in (A.S.M.) risâletine ve geleceğine irhasat nev’inden gâyet sarih ve mükerrer haber verdiklerini nakl-i sahih ve bir kısmını tevatürle tarih ve siyer ve hadîs kitablarında kayıd ve kabul edilmesine ve Mu’cizat-ı Ahmediye Risâlesinde o binler ihbaratın en kuvvetli ve kat’i kısmını tafsilen beyânına binâen ona havale edip gâyet kısa bir işâretle deriz ki: Enbiyalar, mukaddes semavî kitablarda Muhammed’in (A.S.M.) nübüvvetine dâir Tevrat, İncil, Zebur’un yüzer âyetlerinde sarahata yakın kısmından yirmi âyetleri “On Dokuzuncu Mektub”da yazılmış. Hristiyan ve Yahudiler tarafından çok tahrifatiyle beraber, yine nübüvvet-i Ahmediyeyi haber veren yüz âyeti Hüseyn-i Cisrî kitabında yazmış. Kâhinler ise, başta meşhur Şıkk ve Satih olarak, ruhanî ve cin vasıtasiyle gaibden haber veren ve şimdi medyum denilen tevatür bir nakl-i sahih ile Peygamber’in geleceğine ve Fars Devleti’ni kaldıracağına sarih bir sûrette haber verdikleri ve şübhe kaldırmaz bir tarzda yakında bir Peygamber Hicaz’da zuhurunu mükerrer söyledikleri gibi; ârif-i billâh kısmından Peygamber’in cedlerinden Kâ’b İbn-i Lüeyy ve Yemen ve Habeş pâdişâhlarından Seyf İbn-i Zîyezen ve Tübba’ gibi çok ârifler, o zaman evliyaları pek sarih bir sûrette Muhammed’in (A.S.M.) risâletinden haber verip şiirlerle ilân etmişler.