Şimdi ilm-i İlâhînin delillerini beyân etmeden evvel, o kudsî sıfatın kâinatın enva’ındaki tecellileriyle Zât-ı Akdes’i pek zâhir bir tarzda göstermesine delâlet ve şehâdet eden Mi’rac-ı Muhammedî (A.S.M.) gecesinde huzur ve hitab-ı İlâhîye mazhar olduğu zaman, birden
diyerek, bütün zîhayat ve enva’-ı mahlûkat nâmına bir meb’us ve elçi olmasından, bütün onların sıfat-ı ilmin cilveleriyle Rablerini bildirdikleri tarzda, selâm yerinde umum zîşuur bedeline, hâlıkına umum zîhayatın hediyelerini takdim eder. Yâni:
dört kelimeler ile umum zîhayatın dört tâifesinin ezelî, ebedî ilmin cilveleriyle Allâm-ül Guyub’a karşı tahiyyelerini, tebriklerini, ubûdiyetlerini, güzel marifetlerini gösterdiğinden, bu kudsî mükâleme-i mi’raciyeyi geniş ma’nasıyla okumak, teşehhüdde umum İslâmın farz bir vazifesi olmuş. O kudsî mükâlemenin îzahatını Risâle-i Nur’a havale edip, gâyet kısa dört işâretle bir ma’nasını beyân edeceğiz.
Birincisi: ’dır. Kısacık meâli şudur: Nasıl bir usta, pek hârika bir makineyi derin ilmi ve mu’cizekâr zekâsiyle yapsa, o acib makineyi gören herkes, o ustayı takdirkârane tebrik edip alkışlar ve tahsinkârane medihlerle ve ihsanlarla ona maddî, ma’nevî hediyeler, tahiyyeler verir; o makine dahi, o ustanın istediği tarzda tam tamına, gâyet mükemmel olarak arzularını ve hârika ince san’atını ve meharet-i ilmiyesini göstermesiyle, kendi ustasını lîsan-ı hal ile alkışlar, tebrik eder, ma’nevî tahiyyeler, hediyeler verir; aynen öyle de; kâinatta bütün zîhayat tâifeleri, herbiri ve herbir ferdi, her tarafı mu’cizeli birer hârika makinedir ki;