Elhüccetüz Zehra | Elhüccetüz Zehra | 55
(5-97)

Evet, gözümüzle görüyoruz ki; bütün o ma’sûm yavrucuklar ve o mübârek mahzencikler, sandıkçıklar; bir Alîm-i Hakîm’in ilmiyle hem umumu, hem herbir ferdi, birden bir uyanmak ve gaye-i hilkatine yürümek için bir hareket alırlar. Hakîkat nazariyle bakanlara “Bin Bârekâllah! Yüz bin Mâşâallah!” dedirtirler.

Evet, meselâ: Nutfeler, yumurtalar, tohumlar, çekirdekler herbiri birden ilimden gelen bir ince nizam ve o nizam, meharetten gelen tam bir mîzan içinde; o mîzan, yeni bir tanzim; o ise, taze bir ölçü ve tevzin içinde; o dahi, bir temyiz ve terbiye ve müteşabih emsalinden kasdî farika alâmetleri içinde; o da, san’atlı bir tezyin ve süslemek içinde; bu dahi hakîmane, lâyık, mükemmel cihâzât ve tasvir içinde; bu ise, kerîmane, rızık isteyenlerin zevklerini memnun etmek için, o mahlukların ve meyvelerin etleri ve yenilen kısımları ihtilâf içinde; bu ise, âlîmane, mu’cizane, ayrı ayrı nakışlar, zînetler içinde; bu da, ayrı ayrı güzel, hoş kokular ve lezzetli tatlar içinde ki; kemâl-i intizam içinde, birbirinden mütemayiz, ayrı iken kesret ve sür’at ve vüs’at-i mutlaka içinde sehivsiz hatâsız, bütün onların sûretlerinin inkişafları ve her mevsimde o hârika halin devamı içinde bütün o mübâreklerin herbiri ve beraber, bu mezkûr onbeş dil ile ustalarının hârika meharetini ve mu’cizatlı ilmini göze gösterip Allâm-ül Guyûb, Vâcib-ül Vücûd Sâni’lerini Güneş gibi bildiriyorlar. İşte bu pek geniş ve parlak şehâdetleri ve Sâni’ini tebrikleri içindir ki, Mi’rac Gecesinde bütün mahlûkat hesabına konuşan Zât-ı Muhammediye (A.S.M.) kelimesini selâm yerinde demiş.

Üçüncü Kelime: ’dür ki; hem umûmî Mi’rac-ı Ekber-i Muhammedî’de (A.S.M.), hem her mü’minin husûsi mi’racı olan namaz teşehhüdünde, her gün hiç olmazsa on def’a, yüz milyonlar ehl-i îman, o kudsî kelimeyi, Peygamber’in (A.S.M.) tebaiyetiyle dergâh-ı İlâhîye takdim edip kâinatta ilân ederler. Mi’raca dâir “Otuz Birinci Söz”, Mi’racın bütün hakîkatlarını -bir muhatab ittihaz ettiği muannid, mülhid, münkirlere karşı dahi- gâyet kat’i ve kuvvetli bir sûrette isbat ettiğine binâen,

Ses Yok