ustasının herşeyin herşey ile münâsebetini gören ve herşeyin hayatına lâzım bütün şeyleri görüp tam yerinde ona yetiştiren ihatalı ilminin derin ve ince cilveleri ile kendini tanıttıran Sâni’-i Zülcelâlini hayatlarının lîsan-ı halleriyle, ins ve cin ve melek olan zîşuurların kâl dilleri gibi tahiyyelerle alkışlar ve tebriklerle derler. Ve hayatlarının fiyatını doğrudan doğruya bütün mahlûkatı bütün ahvaliyle bilen hâlıklarına ubûdiyetkârane takdim ediyorlar ki; Mi’rac gecesinde bütün zîhayat nâmına Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm, Vâcib-ül Vücûd’un huzurunda selâm yerinde deyip bütün zîhayat tâifelerinin tahiyye ve hediye ve ma’nevî selâmlarını takdim etmiş. Evet, âdi bir muntazam makine, intizam ve mîzanlı hey’etiyle şeksiz bir mahir ve dikkatli ustayı gösterdiği gibi; kâinatı dolduran hadsiz zîhayat makineler de, herbirisi bin bir mu’cizat-ı ilmiyeyi gösteriyorlar. Elbette yıldız böceğinin ışığına nisbeten Güneşin ziyası derecesinde ilmin cilveleri ile o zîhayatlar, usta ve sermedî san’atkârlarının vücub-u vücûduna ve mabudiyetine pek parlak şehâdet ederler.
İkinci Kudsî Kelime-i Mi’raciye: ’dür. Mâdem hadîsce namaz, mü’minin mi’racıdır ve mi’rac-ı ekberin cilvesine mazhardır. Ve mâdem dünya seyyahı, her âlemde, ilim sıfatıyla Allâm-ül Guyûb hâlıkını bulmuş; biz dahi o seyyahla beraber, mübâreklerin ve görenlere bârekâllah dedirtenlerin ve ’nün geniş âlemine girip bütün zîruhun ma’sûm, mübârek yavrularını ve bütün zîhayatın mukadderat ve proğramlarının kutucukları olan tohum ve çekirdekleri başta olarak o mübârekât âlemini temaşa ve mütalaa ile kudsî sıfat-ı ilmin mu’cizatlı, ince cilveleriyle hâlıkımızı ilmelyakîn ile bilmeğe o seyyah gibi çalışacağız.