— Ben, tehlikeli yerde mücahede etmek istiyorum. Siper arkasında mücahede etmek hoşuma gitmiyor. Anadolu’dan ziyâde burayı daha tehlikeli görüyorum, demiştir.
Üç def’a şifre ile dâvet ediliyor. Eski Van Valisi, dostu Mebus Tahsin Bey vâsıtasiyle dâvet edildiği için, nihayet karar verir ve Ankara’ya gelir. Ankara’da alkışlarla karşılanır. Fakat ümid ettiği muhiti bulamaz. Kendisi, Hacı Bayram civarında ikâmet eder. Meclis-i Meb’usanda, dîne karşı gördüğü lâkaydlık ve garblılaşmak bahânesi altında, Türk Milletinin kudsî mefâhir-i tarihiyesi olan Şeair-i İslâmiyeden bir soğukluk gördüğü için, meb’usların ibâdete, bilhassa namaza müdavim olmalarının lüzum ve ehemmiyetine dâir bir beyânnâme neşreder ve meb’uslara dağıtır. Kâzım Karabekir Paşa da M. Kemâl’e okur. O beyânnâme şudur:
“Ey mücahidîn-i İslâm ve ey ehl-i hall ve akd!..
Bu fakirin, bir mes’elede on sözünü, birkaç nasihatını dinlemenizi rica ediyorum.
1— Şu muzafferiyetteki harikulâde ni’met-i İlâhîyye bir şükür ister ki devam etsin, ziyâde olsun. Yoksa, ni’met böyle şükür görmezse, gider. Mâdem ki Kur’ânı, Allah’ın tevfikiyle düşmanın hücûmundan kurtardınız. Kur’ânın en sarih ve en kat’i emri olan “salât” gibi ferâizi imtisâl etmeniz lâzımdır; tâ onun feyzi, böyle harika sûretinde üstünüzde tevâli ve devam etsin.
2— Âlem-i İslâmı mesrûr ettiniz. Muhabbet ve teveccühünü kazandınız; lâkin o teveccüh ve muhabbetin idâmesi, şeair-i İslâmiyeyi iltizam ile olur. Zîra müslümanlar, İslâmiyet hasebiyle sizi severler.
3— Bu âlemde, Evliyaullah hükmünde olan gâzi ve şühedalara kumandanlık ettiniz!.. Kur’ânın evâmir-i kat’isine imtisâl etmekle, öteki âlemde de o nurânî güruha refik olmaya çalışmak, âlî himmetlilerin şe’nidir.