Tarihçe-i Hayat | Sekizinci Kısım - Isparta Hayatı | 630
(612-740)

Çünkü, bu sayede Risâle-i Nur, hiç olmazsa birkaç yüz bin, yahut birkaç milyon kişinin -adedini de bilmiyorum ya, öyle diyorlar. Afyon Savcısı beş yüz bin demişti. Belki daha ziyâde- îmanını kurtarmağa vesile oldu. Ölmekle, yalnız kendimi kurtaracaktım, fakat hayatta kalıp da zahmet ve meşakkatlere tahammül ile bu kadar îmanın kurtulmasına hizmet ettim. Allaha bin kere hamdolsun.

Sonra, ben cem’iyyetin îman selâmeti yolunda âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cem’iyyetin, yirmi beş milyon Türk cem’iyyetinin îmanı nâmına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur’ânımız yeryüzünde cemâatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım. Çünkü vücûdum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.

Hazret coşmuştu. Bir yanardağ gibi lâvlar saçıyordu. Bir fırtına gibi gönül denizini dalgalandırıyordu. Bir şelâle gibi haşmetli zemzemlerle ruhun en derin noktalarına çarpıyordu. Çok heyecanlanmıştı. Millet kürsüsünde coşmuş bir hatib gibi devam ediyor, sözünün kesilmesini istemiyordu. Yorulduğunu hissettim. Bu heyecanlı bahsi değiştireyim, dedim.

— Mahkemede sıkıldınız mı? diye sordum.

...

Dinî tedrisata, kadınlarımızın, muhterem hemşirelerimizin terbiye-i İslâmiye dâiresinde iffet ve şereflerini muhafaza etmelerine taraftar olmanın bir suç olduğuna dâir kanunlarda bir madde var mı? “Kalbe gelen hakîkat” gibi tâbirleri de şahsî nüfuz te’mini maksadına delil göstermelerinin ma’nasını da bu ilimle, hukukla meşgul doçentlerden sorarım.

Üstadla görüşmemiz çok uzamıştı. Müsaade alıp ayrıldığım zaman vakit hayli geçmişti.

1952
EŞREF EDİB


* * *
Dinle
-