Tarihçe-i Hayat | Sekizinci Kısım - Isparta Hayatı | 710
(612-740)
RİSÂLE-İ NUR ve HARİÇ MEMLEKETLER

RİSÂLE-İ NURUN HARİÇ MEMLEKETLERDEKİ FÜTÛHATINA KISA BİR BAKIŞ

Risâle-i Nur, Yirminci Asrın ilim ve fen seviyesine uygun müsbet bir metodla akla ve kalbe hitab ederek ikna ve isbat yoluyla gittiği için, yalnız Türkiye’de değil, hariç memleketlerde de hüsn-ü kabule mazhar olmuştur. Eserler, memleketimizde yeni yazı ile matbaalarda basılmadan evvel, başta Pakistan ve Irak olmak üzere diğer İslâm memleketlerinde Arapça, Orduca, İngilizce ve Hindçe tabedilerek bütün Âlem-i İslâma tanıtılmış ve fevkalâde teveccühe mazhar olarak geniş bir okuyucu kitlesi bulmuştur.

Bediüzzaman, kırk-elli senedenberi, yalnız Âlem-i İslâmda değil, bütün dünyaca tanınmış mümtaz bir şahsiyettir. Kendisi, küçük yaşındanberi ilim sahasında ilzam edilmemiş olduğundan; gerek dahilde ve gerekse hariçte nazarlar üzerine çevrilmiştir. Âlem-i İslâmın ilim merkezi olan Cami-ül-Ezher, onun mertebe-i ilmini ve yüksek zekâsını Üniversite Rektörü Şeyh Bahîd gibi müdakkik âlimler vasıtasiyle idrak ederken, müsbet ilimlerdeki derin vukufu da bütün dünyaya yayılıyordu. Mısır matbuatında “Fatîn-ül-Asr” diye tavsif edilerek hakkında makaleler neşrediliyordu. Kendisi, bundan kırk beş - elli sene önce, Şam’da, içinde yüz ehl-i ilim bulunan on bin kişilik muazzam bir cemâata Cami-ül-Emevî’de irad ettiği mühim bir hutbede, Âlem-i İslâmın geri kalış sebeplerini ve nasıl ilerleyebileceğini îzah ederek, Âlem-i İslâmın ittifakının ne kadar zarûri olduğunu beyân etmişti.

Dinle
-