ÜÇÜNCÜ MES’ELE: Rivâyette var ki: “Âhirzamanın müstebid hâkimleri, husûsan Deccal’ın yalancı Cennet ve Cehennemleri bulunur.”
bunun bir te’vili şudur ki: Hükümet dâiresinde karşı karşıya kurulan ve birbirine bakan vaziyette bulunan hapishâne ile lise mektebi, “Biri huri ve gılmanın çirkin bir taklidi, diğeri azab ve zindan sûretine girecek.” diye bir işârettir.
DÖRDÜNCÜ MES’ELE: Rivâyette var ki: “Âhirzamanda, Allah Allah diyecek kalmaz.”
bunun bir te’vili şu olmak gerektir ki: “Allah!. Allah!. Allah!. deyip zikreden tekyeler, zikirhâneler, medreseler kapanacak ve ezan ve kamet gibi şeâirde ismullah yerine başka isim konulacak” demektir. Yoksa umum insanlar küfr-ü mutlaka düşecekler demek değildir.
Çünkü Allah’ı inkâr etmek, kâinatı inkâr etmek kadar akıldan uzaktır. Umum değil, belki ekser insanlarda dahi vukuunu akıl kabul etmez. Kâfirler Allah’ı inkâr etmiyorlar, yalnız sıfâtında hata ediyorlar.
Diğer bir te’vili şudur ki: Kıyamet kopmasının dehşetini görmemek için, mü’minlerin ruhları bir parça evvel kabzedilir. Kıyamet, kâfirlerin başlarında patlar.
BEŞİNCİ MES’ELE: Rivâyette vardır ki: “Âhirzamanda Deccal gibi bir kısım şahıslar, ulûhiyet dava edecekler ve kendilerine secde ettirecekler.”
Allahu a’lem, bunun bir te’vili şudur ki: Nasılki pâdişâhı inkâr eden bir bedevi kumandan, kendinde ve başka kumandanlarda hâkimiyetleri nisbetinde birer küçük pâdişâhlık tasavvur eder. Aynen öyle de, tabiiyyun ve maddiyyun mezhebinin başına geçen o eşhas, kuvvetleri nisbetinde kendilerinde bir nevi rubûbiyet tahayyül ederler ve raiyetini kendi kuvveti için kendine ve heykellerine ubûdiyetkârâne serfüru ettirirler, başlarını rükûa getirirler demektir.