Muhakemat | Birinci Makale | 41
(4-66)

Bu sırra binâen pek çok adam meylü’l-ağalık ve meylü’l-âmiriyet ve meylü’t-tefevvuk ile mütehakkim geçinmek istediğinden, ilmin şanında olan teşvik ve irşâd ve nasîhat ve lütfu terkedip kendi istibdâd ve tefevvukuna vesîle-i cebr ve ta’nif eder. İlme hizmete bedel, ilmi istihdam eder. Buna binâen vezaif, ehil olmayanın ellerine geçti. Bahusus medâris, bunun ile indirasa yüz tuttu. Buna çâre-i yegâne: Dâire-i vâhidenin hükmünde olan müderrisleri, Dârü’l-fünûn gibi çok devaire tebdil ve tertib etmektir. Tâ herkes sevk-i insanîsiyle hakkına gitmekle, hikmet-i ezeliyenin emr-i ma’nevîsini, meyl-i fıtrîsiyle imtisâl edip kâide-i taksimü’l-a’mâle tatbik edilsin.

Tenbih: Ulûmu medârisin tedennisine ve mecrayı tabiîden çevrilmesine bir sebeb-i mühim budur: Ulûm-u âliye maksud-u bizzât sırasına geçtiğinden, ulûm-u âliye mühmel kaldığı gibi, libası ma’na hükmünde olan ibare-i Arabiyenin halli ezhanı zabtederek, asıl maksud olan ilim ise, tebaî kalmakla beraber ibareleri bir derece mebzul olan ve silsile-i tahsile resmen geçen kitablar; evkat, efkârı kendine hasredip hârice çıkmasına meydan vermemeleridir.

Ey birader-i vicdan!.. Zannediyorum: Şimdi şu mukaddemat üzerine terettüb edecek olan kütübü selâseyi, ne mâhiyette olduklarını görmek istiyorsun, fakat daha sabret. Şimdilik sana bir mevzu söyleyeceğim ki; o kütübün bir zemîn-i icmalîsini, ta’bir-i diğer ile küçük bir fotoğrafını veya icmalî bir haritasını teşkil eder. Hem de o kütübde sekizdokuz mes’eleyi, acele edip sana takdim edeceğim. Üçüncü Makale’den sonra eğer meşiet-i İlâhîye taalluk etse ve tevfik-i Rabbânî refik olsa, tafsilatını zikretmek fikrindeyim. İşte mevzu ve zemîn budur:

Kur’ân’ın gösterdiği vesail ile, doğru hikmetin kuvvetiyle, bir seyri ruhanî olarak semavâtın ulûmlarına çıkacağım. Tâ oradan temâşâ edip göreceğiz ki: Küre-i Arz hol veya top veya fırfıra veya sapan taşı gibi Sâni-i Hakîm dest-i kudretle döndürüp, atmakla çeviriyor.

Ses Yok