İşte bak kaç tabakatta bildiğin ma’nadan başka ne kadar maânî başlarını çıkarıp görünüyor. Eğer korkmuyorsan İbn-i Farıd’ın veya Ebu Tayyib’in gözlerinden müdhiş olan vicdanlarına bak. Ve vicdanın tercümanı olan
gör ve dinle ki, çendan gözleri Cennet’te tenezzüh eder. Fakat vicdanlarındaki Cehennem tazib eder. Öyle de mehâsinine işâret ve istiğnasına remz ve teellümü firaka îma ve şevke tasrih ve taleb-i visale telvih ve terahhumunu celbeden hüsnüne tansis etmekle beraber hissiyatını tahrik eden hey’et-i etvarıyla çok hayalât-ı rakikayı göstermişlerdir.
İşâret: Nasıl bir hükûmetin intizamında, her me’mura isti’dâdı nisbetinde, vazife derecesinde, hizmet miktarınca ücret vermek lâzımdır. Öyle de, böyle meratib-i mütefaviteden ihtilat eden ma’nalar ise, garaz-ı küllî olan mesûk-u lehül-kelâmın merkezine kurbiyet nisbetinde ve maksuda hizmet derecesinde herbirine inâyet ve ihtimamda hisse ve nasiblerini taksim-i âdil ile tefrik etmek gerektir. Tâ ki, o muadeletle intizam ve o intizamdan tenasüb ve o tenasübden hüsnü vifak ve o hüsnü vifaktan hüsnü muaşeret ve o hüsnü muaşeretten kelâmın kemâline bir mîzan-üt-ta’dil çıkabilsin. Yoksa vazifesi hizmetkârlık ve tabiatı çocukluk olanlar, büyük rütbeye girmekle tekebbür eder. Tekebbür etmekle tenasübünü bozup muaşereti teşviş eder. Demek kuyudat-ı kelâmın isti’dâdlarını nazara almak gerektir.