Muhakemat | İkinci Makale | 79
(67-89)

Evet herşeyi isti’dâdı nisbetinde terfi’ etmek lâzımdır. Zîra görünüyor ki göz, burun gibi bir a’za ne kadar güzel olursa, hatta altundan olursa, haddinden büyük olduğu halde sûreti çirkin eder.

Tenbih: Nasıl ba’zan en küçük bir nefer bir hizmete meselâ düşman ordusuna keşf-i râze gider, müşir gidemez veyahut bir küçük talebe yaptığı işi büyük bir âlim yapamaz. Çünkü büyük adam her şeyde büyük olmak lâzım gelmez. Herkes kendi san’atında büyüktür. Kezalik o maânî-i mütezahime içinde ba’zan bir küçük ma’na riyâset eder. O kıymettar oluyor. Zîra onun vazifesi şimdi gelecek bir esbâb ile ehemmiyetlidir. Buna işâret eden ve kıymetine menar olan sarih hüküm ve lâzım-ı karibinin adem-i salahiyetidir ki, onun hatırası için irsal-i lafz ve sevk-i hitab edilsin ve kelâm dahi postacılık etsin. Zîra ya bedihî ve ma’lûmdur.. görünüyor veyahut hafif ve zayıftır, asıl garazda ehemmiyeti yoktur. Veyahut onu hüsnü telakki ve kabul edecek ve ona kulak verecek muhatab yoktur. Veyahut mütekellimin haline muvafakat ve tekellüme dâî olan arzuya hizmet edemez. Veyahut muhatabın şe’n ve haysiyetine imtizaç, istimzaç edemez. Veyahut kelâmın makamında ve müstetbeatın tevabiinde ecnebi görünüyor. Veyahut garazın muhafazasına ve levazımın tedârikine müsta’id değildir. Demek her bir makamda bu esbâblardan yalnız birinin sözü dinlenir. Fakat umumen ittihad etseler, kelâmı en yüksek tabakaya çıkartıyorlar.

Hâtime

Ba’zı maânî-i muallaka vardır ki, bir şekl-i muayyenesi ve bir vatan-ı husûsiyesi yoktur. Müfettiş gibi herbir dâireye girer. Ba’zı kendine husûsi bir lafız takıyor. Bu muallakatın bir kısmı ise harfiye ve hevaiye gibidir. Başka kelime onu derununa çeker. Ba’zan bir cümleye belki bir kıssate nüfuz eder. Ne vakit o cümleyi ezdirirsen ruh gibi o ma’na takattur eder. Meselâ hasret ve iştiyak ve temeddüh ve teessüf ilâ âhir.. gibi ma’nalardır...

Ses Yok