Muhakemat | Üçüncü Makale | 97
(90-137)

İşte bu hakîkatı pîş-i nazara al!. Göreceksin ki: Bütün nizam-ı âlemden eser-i gaflet olarak tevehhüm ettikleri ezeliyet-i madde ve hareket ve şu bütün akılları hayrette bırakan nakş ve san’at-ı bediada tahayyül ettikleri tesâdüf-ü amyâ ve bütün hikemin şehadatına rağmen esbâb-ı camideden i’tikâd ettikleri te’sir-i hakîki ve nefislerine mugalata edip vehmin -istimrara istinâden- iğvasıyla tecessüm ve tahayyül olunan tabiat-ı mevhumeyi merci’ yapmakla teselli ettikleri; elbette fıtratları reddeder. Fakat yalnız hakka teveccüh ve hakîkata kasd ettikleri için şu evham-ı bâtıla davetsiz olarak yolun canibinden taarruz ettikleri için, elbette hedef-i garazına nazarını dikmiş olan adam o evhama tebaî ve sathî bir nazar ile bakıyor. Onun için, müzahref olan içine nüfuz edemez... Fakat ne vakit rağbet ve kasd ve satın almak nazarıyla baksa; almaya değil, belki iltifat etmeye ve bakmaya tenezzül etmez!..

Evet, şu kadar çirkin bir şeyi vicdan ve akıl muhal görüyor. Kalb dahi kabul etmez. İllâ ki müşagabe ile safsata edip herbir zerreye hükemanın akıllarını ve hükkamın siyasetlerini verip, tâ herbir zerre ehavatıyla ittifak ve intizam mes’elesinde müşavere ve muhabere etsinler. Evet bu sûrette bir mesleği, insan değil hayvan dahi kabul etmez. Fakat ne çâre, mesleğin lâzım-ı beyyini meslektendir. Şu meslek ise, bu sûretten başka birşey ile tasvir edilmez. Evet bâtılın şe’ni şöyledir: Ne vakit tebaî bir nazar ile bakılırsa, sıhhatine bir ihtimal verilir. Fakat im’an-ı nazar eyledikçe, ihtimal-i sıhhat bertaraf olur.

İşâret: Madde dedikleri şey ise; sûret-i mütegayyire, hem de hareket-i zâile-i hâdiseden tecerrüd etmez. Demek hudûsu muhakkaktır. Feya acaba! Sâni-i Vâcibü’l-Vücûd’un lâzıme-i zaruriye-i beyyinesi olan ezeliyeti zihinlerine sığıştıramayan nasıl oldu da herbir cihetten ezeliyete münafî olan maddenin ezeliyetini zihinlerine sığıştırabilirler? Hakîkaten cây-ı taaccübdür... Evet insan düşündükçe, cemi’ sıfat-ı kemâliye ile muttasıf olan Sâni’den istiğrab ve istinkâr ettikleri şu hayret-efza masnuatı tesâdüf-ü amyâya ve hareket-i zerrata isnad ettikleri için, insanı insaniyetten pişman eder.

Ses Yok