Müdafalar | Müdafalar | 112
(1-190)
Afyon Ağır Ceza Mahkemesine
Afyon C. Savcılığınca tarafıma tebliğ edilen, dinî hissiyatı âlet ederek devletin emniyetini bozacak hareketlere halkı teşvik maddesinden Üstadım Bediüzzaman Said Nursî ve diğer arkadaşlarıyla birlikte suçlu gösterilmekle mahkemeye veriliyorum.
Ben, gerek Isparta Sulh Mahkemesinde ve gerekse Afyon Sorgu Dairesinde sorulan suallere doğru olarak cevap vermişim. Bizi beraet ettiren Denizli Mahkemesi, bütün kitaplarımızı bize iade etmiş, Üstadım Bediüzzaman'ın risalelerini okuyup yazmakta ve kendisine talebe olan kardeşlerimle mektuplaşmakta bize ceza vermemişti. Halbuki, altı sene evvel Üstadımın müsaadeleri olmadığı halde, mârifetimle eski yazı ile İstanbul'da -matbaada- tab'edilen beşyüz adet Bediüzzaman'ın "Yedinci Şuâ" kitabını, Denizli Mahkemesi tamamen sandığıyle, 20.7.1945 tarihli kararıyla yed'ime teslim etmiş. O zaman müştak olan Nur Talebelerine tab' bedeli mukabilinde tevzi edilmişti.
İşte, bu âli mahkemenin, temyizin yüksek tasdikıyle kat'iyet kesbeden hükmüne istinaden, iki sene evvel İstanbul'dan teksir makinesi ve kâğıt alarak Isparta'ya getirdim.
Elinizde olan üç mecmuadan ikisini kardeşim Hüsrev Altınbaşak yazdı. Birisini de ben yazdım. Evvelâ "Zülfikar Mu'cizât-ı Kur'aniye ve "Asâ-yı Mûsa" Mecmuasının kâğıdını da satın aldım, getirdim. Sonra "Asâ-yı Mûsa" Mecmuasını bastık, bunu da sattık. Sonra "Siracü'n-Nur" mecmuasının kağıdını alıp bastık. Bu müddet bir sene devam etti. Sonra, otuz kadar mecmua Eğridir'e götürülürken yolda tutularak Eğridir adliyesine teslim edilmiş. Çok geçmeden Isparta Adliyesi mârifetiyle Hüsrev Altınbaşak'ın evi taharri olunup hem teksir makinesi, hem mecmualar müsadere edilerek bir sene evvel mahkemeye verilmiştik. Neticede yasak olmayan dinî eserler olmasından, Hüsrev Altınbaşak'la bana ve diğer bir arkadaşımıza ruhsatsız kitap tab' ettiğimizden bir ay ceza verildi. Biz de temyiz ettik. Henüz temyizden gelmeden Afyon hapishanesine getirildim.
İşte yüksek mahkemenizde dinime ve dindaşlarıma olan şu hasbî hizmetim, hususan mahkemenin iade ettiği ve meâli Hadis-i Şerif muhteviyatı olan "Beşinci Şua" mes'eleleriyle, Afyon C. Savcısı, "Hükûmetin emniyetini ihlâl ediyorlar" diye hem beni, hem Risalenin müellifini, hem Hüsrev Altınbaşak'la kırkaltı talebe kardeşlerimi, "bu eserleri yazmışlar, okumuşlar" diyerek cezalandırmak istiyor.
Bu vatanda öz bir vatandaş olmakla, huzurunuzda hakikattan ayrılmayarak derim ki: Bu eserlerle ahlâkımızı dinen terbiye edip yükselten ve kendisine "Müceddid" dediğimiz halde bizi reddedip kıran ve büyük bir hürmetle Üstad kabûl ettiğimiz Said Nursî'nin senelerden beri talebesiyim. Kendisinde ve eserlerinde ve talebelerinde hükûmetin emniyetini ihlâle teşebbüs edecek hiçbir fiil olmadığına yakînen ve kat'iyen şâhidim. Hususan ittiham sebebinin birisi de: Isparta Mahkemesi yâkinen hakikate muttali olmasiyle, o cihetten bize ceza vermedikleri kitab bedelleridir ki; bizim kitab bedelleriyle idâre-i maişetimizi te'mine hiçbir cihetle ihtiyacımız olmamakla beraber, bu satılan mecmuaların bedellerini teksir makinesine ve kağıdının ve mürekkebinin karşılığına verilmiş olduğunu yüksek mahkemenize arz eder ve sırf Allah rızası için, hüsn-ü niyetle yaptığımız bu hizmetin bir suç olmasına imkân olmamakla, yüksek mahkemenizden ve âlî vicdanlarınızdan beraetimi taleb ederim.
Mevkuf
Tahirî Mutlu
Ben, gerek Isparta Sulh Mahkemesinde ve gerekse Afyon Sorgu Dairesinde sorulan suallere doğru olarak cevap vermişim. Bizi beraet ettiren Denizli Mahkemesi, bütün kitaplarımızı bize iade etmiş, Üstadım Bediüzzaman'ın risalelerini okuyup yazmakta ve kendisine talebe olan kardeşlerimle mektuplaşmakta bize ceza vermemişti. Halbuki, altı sene evvel Üstadımın müsaadeleri olmadığı halde, mârifetimle eski yazı ile İstanbul'da -matbaada- tab'edilen beşyüz adet Bediüzzaman'ın "Yedinci Şuâ" kitabını, Denizli Mahkemesi tamamen sandığıyle, 20.7.1945 tarihli kararıyla yed'ime teslim etmiş. O zaman müştak olan Nur Talebelerine tab' bedeli mukabilinde tevzi edilmişti.
İşte, bu âli mahkemenin, temyizin yüksek tasdikıyle kat'iyet kesbeden hükmüne istinaden, iki sene evvel İstanbul'dan teksir makinesi ve kâğıt alarak Isparta'ya getirdim.
Elinizde olan üç mecmuadan ikisini kardeşim Hüsrev Altınbaşak yazdı. Birisini de ben yazdım. Evvelâ "Zülfikar Mu'cizât-ı Kur'aniye ve "Asâ-yı Mûsa" Mecmuasının kâğıdını da satın aldım, getirdim. Sonra "Asâ-yı Mûsa" Mecmuasını bastık, bunu da sattık. Sonra "Siracü'n-Nur" mecmuasının kağıdını alıp bastık. Bu müddet bir sene devam etti. Sonra, otuz kadar mecmua Eğridir'e götürülürken yolda tutularak Eğridir adliyesine teslim edilmiş. Çok geçmeden Isparta Adliyesi mârifetiyle Hüsrev Altınbaşak'ın evi taharri olunup hem teksir makinesi, hem mecmualar müsadere edilerek bir sene evvel mahkemeye verilmiştik. Neticede yasak olmayan dinî eserler olmasından, Hüsrev Altınbaşak'la bana ve diğer bir arkadaşımıza ruhsatsız kitap tab' ettiğimizden bir ay ceza verildi. Biz de temyiz ettik. Henüz temyizden gelmeden Afyon hapishanesine getirildim.
İşte yüksek mahkemenizde dinime ve dindaşlarıma olan şu hasbî hizmetim, hususan mahkemenin iade ettiği ve meâli Hadis-i Şerif muhteviyatı olan "Beşinci Şua" mes'eleleriyle, Afyon C. Savcısı, "Hükûmetin emniyetini ihlâl ediyorlar" diye hem beni, hem Risalenin müellifini, hem Hüsrev Altınbaşak'la kırkaltı talebe kardeşlerimi, "bu eserleri yazmışlar, okumuşlar" diyerek cezalandırmak istiyor.
Bu vatanda öz bir vatandaş olmakla, huzurunuzda hakikattan ayrılmayarak derim ki: Bu eserlerle ahlâkımızı dinen terbiye edip yükselten ve kendisine "Müceddid" dediğimiz halde bizi reddedip kıran ve büyük bir hürmetle Üstad kabûl ettiğimiz Said Nursî'nin senelerden beri talebesiyim. Kendisinde ve eserlerinde ve talebelerinde hükûmetin emniyetini ihlâle teşebbüs edecek hiçbir fiil olmadığına yakînen ve kat'iyen şâhidim. Hususan ittiham sebebinin birisi de: Isparta Mahkemesi yâkinen hakikate muttali olmasiyle, o cihetten bize ceza vermedikleri kitab bedelleridir ki; bizim kitab bedelleriyle idâre-i maişetimizi te'mine hiçbir cihetle ihtiyacımız olmamakla beraber, bu satılan mecmuaların bedellerini teksir makinesine ve kağıdının ve mürekkebinin karşılığına verilmiş olduğunu yüksek mahkemenize arz eder ve sırf Allah rızası için, hüsn-ü niyetle yaptığımız bu hizmetin bir suç olmasına imkân olmamakla, yüksek mahkemenizden ve âlî vicdanlarınızdan beraetimi taleb ederim.
Mevkuf
Tahirî Mutlu
Ses Yok