Müdafalar | Müdafalar | 32
(1-190)
Ma'sumiyetimizin kat'i bir delili de şudur ki : Bu işte en ziyade lâkadarlık gösteren Dahiliye Vekili, hükûmetin resmî lisaniyle i'lân etmiştir ki: "Bu işte rejim ve hükûmet aleyhdarlığı mevcud olmadığını ve devletin dahili emniyetini ihlal edecek bir halde bulunmadığını ve sadece âdi bir zabıta vak'asından ibaret ve halk arasında hiç bir te'siri olmadığını, resmen bildirmiştir."
İşte, Dahiliye Vekilinin bu canlı beyanatı, bizi tebrie ediyor. Bu hadiseye sebebiyet verdiği anlaşılan zabıta vak'ası ise, bize alâkası olmadığı ve ancak bu mes'elede suçlu gösterilecek inde'l-mahkeme bura mahkemesince beraet kazanan Eğridirli bir kimseye taalluku bulunduğundan, bu def'a da bize temas etmemekte bulunmuştur.
Masum Arkadaşlarımın Mazlumiyetinden Gelen Feryatlarının İşitilmediği ve Benim de Onlarla Konuşturulmadığım Bir Zamanda, Onların Me'yusiyetlerine Bir Teselli Vermek İçin Yazdığım En Mahrem Bir Fıkradır.
(Bu makama münasebetiyle ilave edilmiştir)
Hafiz-i Zülcelâl'in hıfz ve himayetine bakınız ki; mes'elemiz münasebetiyle Risale-i Nur'un risaleleri adedine muvafık olarak, yüzyirmi küsur adamın mahrem evrakları ile istintakta oldukları halde ve ecnebilerin entrikalarıyla ve muhalif komitecilerin dolaplariyle mevcud ve münteşir müteaddid cemiyetlerin hiçbiri ile Risale-i Nur 'un hiçbir şakirdinin münasebetdarlığını gösterecek hiçbir madde bulunmaması, gayet zâhir ve parlak bir himaye-i Rabbaniye olduğu ve bir muhafaza-i İlâhiye ve İmam-ı Ali ve Gavs-ı A'zam (Radıyallahû Anhüma) nın Risale-i Nur 'a keramet-i gaybiyelerini cidden te'yid eden bir inayet-i Rahmaniye'dir. Kırkikilik bir top güllesini, kırkiki mâsum ve mazlum kardeşlerimizin dergâh-ı İlahiyeye açılan elleriyle doldurup, geri çevirip atanların başlarında manen patlattırdı. Bizlere zararı, yalnız ehemmiyetsiz ve sevaplı ve hafif bir kaç yara ve bereden başka olmadı. Böyle bir seneden beri doldurulan bir toptan, böyle pek az zarar ile kurtulmak hârikadır. Böyle pek büyük bir nimete karşı, şükür ve sürur ve sevinç ile mukabele gerektir. Bundan sonraki hayatımız bize ait olamaz; çünkü müfsidlerin plânlarına göre, yüzde yüz mahv idi. Demek bundan sonraki hayatı kendimize değil, belki hak ve hakikata vakfetmeliyiz. Şekva değil, belki daima şükrettirecek her şeyde rahmetin izini, yüzünü, özünü görmeye çalışmalıyız.
Said Nursi

(Mahkeme-i Temyizin dâvâmızı nakzetmeyip tasdiki takdirinde, tashih-i dâvâ için hey'et-i vekileye yazılmış bir arzuhaldir.) Sâbık yüzyirmi küsur sahifeden ibaret yedi sahife müdâfaâtım, müteaddit def'a mahkemede okunmakla beraber müteaddit mahkemenin defterlerinde zabta geçmiş. Bu gelecek tashih layihası ise, daha temyiz evrakımız gelmediğinden okunmamış ve zabta geçmemiştir. Elbette yakında o da zabta geçer. Orada zahiren görülecek şekva ise, hükûmetten şekva değil; belki hükümete şekva etmektir. Ve tenkidler dahi, hükûmete değil; belki, hükûmeti iğfale çalışan entrikacıları tenkid etmektir.
TASHİH LAYİHASI Ey ehl-i hall ve akd! Dünyada emsali nâdir bulunan bir haksızlığa giriftar edildim. Bu haksızlığa karşı sükût etmek hakka karşı bir hürmetsizlik olduğundan, bilmecburiye gayet ehemmiyetli bir hakikatı fâşetmeye mecburum.
Ses Yok