Tiryak | Tiryak | 2
(1-30)
بِسْمِ اللّهِ الرّحْمنِ الرّحِيمِ
Bu kelime-i âliye, üssü'l-esas-ı İslâmiyet olduğu gibi kâinat üstünde temevvüc eden İslâmiyetin en nûrânî ve en ulvî bayrağıdır.
Evet misak-ı ezelî ile peyman ve yeminimiz olan îman, bu menşur-u mukaddesde yazılmıştır.
Evet, âb-ı hayat olan İslâmiyet; bu kelimenin ayn ül hayatından nebean eder.
Evet ebede namzet olan nev'-i beşer içinde saâdet-i sarây-i ebediyeye tayin olunanların ve o saadetle tebşir olunanların ellerine verilmiş bir ferman, bir vesika-i ezelîdir.
Evet, kalb denilen ve avâlim-i gayba karşı olan pencerede kurulmuş olan lâtife-i Rabbâniyenin fotoğrafıyla alınan timsal-i nûrâni ile Sultan-ı Ezel'îyi ilân eden hareta-i nûrâniyesidir. Ve tercüman-ı beliğidir.
Evet, vicdanın esrarengiz olan nutk-u beliğanesini cemiyet-i kâinata
karşı vekâleten terennüm eden hatîb-i fasîhi ve kâinata Hâkim-i Ezel'îyi ilân eden îmanın mübelliğ-i beliği olan lisanın elinde bir menşur-u lâyezâlîdir.
İşaret:
Bu kelime-i şehadetin iki kelâmı birbirine şâhid-i sâdıktır ve birbirini tezkiye eder. Evet, ulûhiyet nübüvvete bürhan-ı lümmîdir. Muhammed Alayhisselâm da, Sâni-i Zülcelâl'e zâtı ile ve lisanıyla bürhan-ı innîdir...
Risalet-i Ahmediye'ye (A.S.M.) dair olan Ondokuzuncu söz'ün bir parçasıdır.
Evet misak-ı ezelî ile peyman ve yeminimiz olan îman, bu menşur-u mukaddesde yazılmıştır.
Evet, âb-ı hayat olan İslâmiyet; bu kelimenin ayn ül hayatından nebean eder.
Evet ebede namzet olan nev'-i beşer içinde saâdet-i sarây-i ebediyeye tayin olunanların ve o saadetle tebşir olunanların ellerine verilmiş bir ferman, bir vesika-i ezelîdir.
Evet, kalb denilen ve avâlim-i gayba karşı olan pencerede kurulmuş olan lâtife-i Rabbâniyenin fotoğrafıyla alınan timsal-i nûrâni ile Sultan-ı Ezel'îyi ilân eden hareta-i nûrâniyesidir. Ve tercüman-ı beliğidir.
Evet, vicdanın esrarengiz olan nutk-u beliğanesini cemiyet-i kâinata
karşı vekâleten terennüm eden hatîb-i fasîhi ve kâinata Hâkim-i Ezel'îyi ilân eden îmanın mübelliğ-i beliği olan lisanın elinde bir menşur-u lâyezâlîdir.
İşaret:
Bu kelime-i şehadetin iki kelâmı birbirine şâhid-i sâdıktır ve birbirini tezkiye eder. Evet, ulûhiyet nübüvvete bürhan-ı lümmîdir. Muhammed Alayhisselâm da, Sâni-i Zülcelâl'e zâtı ile ve lisanıyla bürhan-ı innîdir...
Risalet-i Ahmediye'ye (A.S.M.) dair olan Ondokuzuncu söz'ün bir parçasıdır.
بِسْمِ اللّهِ الرّحْمنِ الرّحِيمِ
ONDÖRT REŞAHAT'ı tazammun eden Ondördüncü Lem'anın
BİRİNCİ REŞHASI: Rabbimizi bize târif eden üç büyük, küllî muarrif var.
Birisi: Şu kitab-ı kâinattır ki, bir nebze şehadetini onüç lem'a ile arabi Nur Risalesinden Onüçüncü dersten işittin.
Birisi de: Şu kitab-ı kebirin âyet-i kübrâsı olan Hâtem-ül Enbiya Aleyhissalâtü Vesselâm'dır.
Diğer birisi de Kur'an-ı Azîmüşşan'dır.
Şimdi şu ikinci Bürhan-ı Nâtıkî olan Hâtem-ül Enbiya Aleyhissalâtü Vesselâm'ı tanımalıyız ve dinlemeliyiz.
Evet, o bürhanın şahs-ı mânevîsine bak: Sath-ı Arz bir mescid, Mekke bir mihrab, Medine, bir minber... O bürhan-ı bâhir olan Peygamberimiz Aleyhissalât-ü Vesselâm, bütün ehl-i îmana imam, bütün insanlara hatib; bütün enbiyaya reis; bütün evliyaya seyyid; bütün enbiya ve evliyadan mürekkeb bir halka-i zikrin serzâkiri... Bütün enbiya hayattar kökleri bütün evliya taravettar semereleri bir şecere-i
nuraniyyedir ki: Her bir dâvasını, mu'cizatlarına istinad eden bütün enbiya ve kerametlerine îtimad eden bütün evliya tasdik edip imza ediyorlar.
İKİNCİ REŞHA: O nûrânî bürhan-ı tevhid, nasılki iki cenahın icma ve tevatürüyle te'yid ediliyor. Öyle de, Tevrat ve İncil gibi kütüb-ü Semâviyenin (Hâşiye) yüzler işârâtı ve irhasatın binlerle rumuzatı ve hâtiflerin meşhur beşâratı ve kâhinlerin mütevatir şehâdâtı ve Şakk-ı Kamer gibi binler mu'cizâtının delâlâtı ve Şeriatın hakkaniyyeti ile te'yid ve tasdik ettikleri gibi, Zâtında gayet kemaldeki ahlâk-ı hamîdesi ve vazifesinde nihayet hüısnünıdeki secayayı galiyesi ve kemâl-i emniyeti ve kuvvet-i îmanını ve gayet itmi'nanını ve nihayet vusûkunu gösteren fevkalâde takvâsı, fevkalâde ubûdiyeti fevkalâde ciddiyeti fevkalâde metaneti; dâvasında nihayet derecede sâdık olduğunu güneş gibi âşikâre gösteriyor.
________
(Hâşiye) Hüseyin-i Cisrî "Risale-i Hamidiye" sinde yüzondört işâratı, o kitaplardan çıkarmıştır. Tahriften sonra bu kadar bulunsa elbette daha evvel çok tasrihat varmış...
BİRİNCİ REŞHASI: Rabbimizi bize târif eden üç büyük, küllî muarrif var.
Birisi: Şu kitab-ı kâinattır ki, bir nebze şehadetini onüç lem'a ile arabi Nur Risalesinden Onüçüncü dersten işittin.
Birisi de: Şu kitab-ı kebirin âyet-i kübrâsı olan Hâtem-ül Enbiya Aleyhissalâtü Vesselâm'dır.
Diğer birisi de Kur'an-ı Azîmüşşan'dır.
Şimdi şu ikinci Bürhan-ı Nâtıkî olan Hâtem-ül Enbiya Aleyhissalâtü Vesselâm'ı tanımalıyız ve dinlemeliyiz.
Evet, o bürhanın şahs-ı mânevîsine bak: Sath-ı Arz bir mescid, Mekke bir mihrab, Medine, bir minber... O bürhan-ı bâhir olan Peygamberimiz Aleyhissalât-ü Vesselâm, bütün ehl-i îmana imam, bütün insanlara hatib; bütün enbiyaya reis; bütün evliyaya seyyid; bütün enbiya ve evliyadan mürekkeb bir halka-i zikrin serzâkiri... Bütün enbiya hayattar kökleri bütün evliya taravettar semereleri bir şecere-i
nuraniyyedir ki: Her bir dâvasını, mu'cizatlarına istinad eden bütün enbiya ve kerametlerine îtimad eden bütün evliya tasdik edip imza ediyorlar.
Zira O, (A;S;M;) لاَ اِلهَ اِلاَّ اللّهُ
der, dâva eder. Bütün sağ ve sol, yâni mâzi ve müstakbel taraflarında saf tutan o nûrânî zâkirler, aynı kelimeyi tekrar ederek, icma ederek mânen derler. Hangi vehmin haddi var ki, böyle hesapsız imzalarla te'yid edilen bir müddeaya parmak karıştırsın.İKİNCİ REŞHA: O nûrânî bürhan-ı tevhid, nasılki iki cenahın icma ve tevatürüyle te'yid ediliyor. Öyle de, Tevrat ve İncil gibi kütüb-ü Semâviyenin (Hâşiye) yüzler işârâtı ve irhasatın binlerle rumuzatı ve hâtiflerin meşhur beşâratı ve kâhinlerin mütevatir şehâdâtı ve Şakk-ı Kamer gibi binler mu'cizâtının delâlâtı ve Şeriatın hakkaniyyeti ile te'yid ve tasdik ettikleri gibi, Zâtında gayet kemaldeki ahlâk-ı hamîdesi ve vazifesinde nihayet hüısnünıdeki secayayı galiyesi ve kemâl-i emniyeti ve kuvvet-i îmanını ve gayet itmi'nanını ve nihayet vusûkunu gösteren fevkalâde takvâsı, fevkalâde ubûdiyeti fevkalâde ciddiyeti fevkalâde metaneti; dâvasında nihayet derecede sâdık olduğunu güneş gibi âşikâre gösteriyor.
________
(Hâşiye) Hüseyin-i Cisrî "Risale-i Hamidiye" sinde yüzondört işâratı, o kitaplardan çıkarmıştır. Tahriften sonra bu kadar bulunsa elbette daha evvel çok tasrihat varmış...
Ses Yok