Tiryak | Tiryak | 5
(1-30)
ONÜÇÜNCÜ REŞHA: Acaba bütün efâzıl-ı beni- Âdemi arkasına alıp, Arz üstünde durup, Arş-ı âzama müteveccihen el kaldırıp dua eden, şu şeref-i nev-i insan ve ferid-i kevn ü zaman ve bihakkın fahr-ı kâinat ne istiyor? Bak dinle: Saadet-i ebediye istiyor. Beka istiyor. Lika istiyor. Cennet istiyor. Hem, meraya-yı mevcûdatta ahkâmını ve cemallerini gösteren bütün esmâ-i Kudsiyye-i İlâhiyye ile beraber istiyor. Hattâ eğer Rahmet, İnâyet, Hikmet, Adâlet gibi hesapsız o matlûbun esbab-ı mûcibesi olmasa idi, şu Zâtın tek duası, baharımızın îcadı kadar kudretine hafif gelen şu Cennetin binasına sebebiyet verecekti.
Evet, nasılki Onun Risaleti şu dâr-ı imtihanın açılmasına sebebiyet verdi. Öyle de, Onun ubûdiyyeti dahi öteki dârın açılmasına sebebdir.
Acaba ehl-i akıl ve tahkika:
لَيْسَ فِى اْلاِمْكَانِ اَبْدَعُ مِمَّا كَانَ

dediren şu meşhud intizam-ı fâik, şu rahmet içinde kusursuz hüsn-ü san'at ve misilsiz Cemâl-i Rububiyyet; Hiç böyle bir çirkinliği , böyle bir merhametsizliği, böyle bir intizamsızlığı kabûl eder mi ki: En cüz'î, en ehemmiyetsiz arzuları, sesleri ehemmiyetle işitip ifa etsin... En ehemmiyetli en lüzümlu arzuları ehemmiyetsiz görüp işitmesin, anlamasın, yapmasın? Hâşâ ve kellâ!. Yüzbin def'a hâşa! Böyle bir cemâl, böyle bir çirkinliği kabûl etmez. çirkin omaz.
Ey hayâlî arkadaşım! Şimdilik bu kadar kâfidir, geri gitmeliyiz. Yoksa yüz sene şu zamanda, şu cezirede kalsak, yine O Zâtın garâb-i icraatının ve
acâib-i vezâifinin, yüzden birisini tamamen ihâta edip temâşasından doyamayız.
Şimdi gel!. Üstünde döneceğimiz her asra birer birer bakacağız. Bak nasıl her asır, o Şems-i Hidâyet'ten aldıkları feyz ile çiçek açmışlar! Ebu Hanife, Şâfiî, Bayezid-i Bestâmî Şah-ı Geylânî, Şah-ı Nakşibend, İmâm-ı Gazalî , İmâm-ı Rabbanî gibi milyonlar münevver meyveler veriyor. Meşhudâtımızın tafsilâtını başka vakte ta'lik edip, o mu'ciznümâ ve hidâyeteda'ya bir kısım katî mu'cizatına işaret eden bir salâvat getirmeliyiz.

عَلَى مَنْ اُنْزِلَ عَلَيْهِ الْفُرْقَانُ الْحَكِيمُ مِنَ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ مِنَ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ اَلْفُ اَلْفِ صَلاَةٍ وَ اَلْفُ اَلْفِ سَلاَمٍ بِعَدَدِ حَسَنَاتِ اُمَّتِهِ عَلَى مَنْ بَشَّرَ بِرِسَالَتِهِ التَّوْرَيةُ وَ اْلاِنْجِيلُ وَ الزَّبُورُ وَ بَشَّرَ بِنُبُوَّتِهِ اْلاِرْهَاصَاتُ وَ هَوَاتِفُ الْجِنِّ وَ اَوْلِيَآءُ اْلاِنْسِ وَ كَوَاهِنُ الْبَشَرِ وَ انْشَقَّ بِاِشَارَتِهِ الْقَمَرُ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ اَلْفُ اَلْفِ صَلاَةٍ وَ سَلاَمٍ بِعَدَدِ اَنْفَاسِ اُمَّتِهِ عَلَى مَنْ جَآئَتْ لِدَعْوَتِهِ الشَّجَرُ وَ نَزَلَ سُرْعَةً بِدُعَآئِهِ الْمَطَرُ وَ اَظَلَّتْهُ الْغمَامَةُ مِنَ الْحَرِّ وَ شَبَعَ مِنْ صَاعٍ مِنْ طَعَامِهِ مِاءَةٌ مِنَ الْبَشَرِ وَ نَبَعَ الْمَآءُ مِنْ بَيْنِ اَصَابِعِهِ ثَلاَثَ مَرَّاتٍ كَالْكَوْثَرِ وَ اَنْطَقَ اللَّهُ لَهُ الضَّبَّ وَ الظَّبْىَ وَ الْجِذْعَ وَ الذِّرَاعَ وَ الْجَمَلَ وَ الْجَبَلَ وَ الْحَجَرَ وَ الْمَدَرَ صَاحِبِ الْمِعْرَاجِ وَ مَازَاغَ الْبَصَرُ سَيِّدِنَا وَ شَفِيعِنَا مُحَمَّدٍ اَلْفُ اَلْفِ صَلاَةٍ وَ سَلاَمٍ بِعَدَدِ كُلِّ الْحُرُوفِ الْمُتَشَكِّلَةِ فِى الْكَلِمَاتِ
الْمُتَمَثِّلَةِ بِاِذْنِ الرَّحْمَنِ فِى مَرَايَا تَمَوُّجَاتِ الْهَوَآءِ عِنْدَ قِرَآئَةِ كُلِّ كَلِمَةٍ مِنَ الْقُرْاَنِ مِنْ كُلِّ قَارِءٍ مِنْ اَوَّلِ النُّزُولِ آِلَى اَخِرِ الزَّمَانِ وَاغْفِرْلَنَا وَارْحَمْنَا يَآ اِلَهَنَا بِكُلِّ صَلاَةٍ مِنْهَا آمِينَ
Ses Yok