Tiryak | Tiryak | 30
(1-30)
Acaba her senede, dört yüzbin envâı birden zemin yüzünde îcad eden ve Semavat ve arzı altı günde halkeden ve altı haftada her baharda, kâinattan daha san'atlı, hikmetli zîhayat bir kâinatı inşa eden bir Kudret-i Ezeliyye, bir İlm-i Ezelînin dairesinde, plânları ve mikdarları taayyün eden mevcudat-ı ilmiyeyi göze göstermiyen bir ecza ile
yazılan ve görünmiyen bir yazıyı göstermek için sürülen bir ecza misillü, gayet kolay ve mâdûmât-ı hâriciye olan mevcudat-ı ilmiyeye vücud-u hâricî vermeği o kudreti Ezeliyeden uzak görmek ve îcadı inkâr etmek; evvelki güruh olan Sofestâilerden daha ziyade ahmakane ve cahilânedir.
Bu bedbahtlar âciz-i mutlak ve yalnız bir cüz-i ihtiyarîden başka ellerinden olmayan Fir'avnlaşmış kendi nefisleri, hiçbir şeyi idam ve yok edemediklerinden ve hiçbir zerreyi, bir maddeyi hiçten, yoktan icad edemediklerinden ve güvendikleri esbab ve tabiatın ellerinde hiçten îcad gelmediği cihetle, ahmaklıklarından diyorlar: "Yoktan var olmaz, var da yok olmaz" deyip bu bâtıl ve hatâ düsturu, Kadîr-i Mutlaka teşmil etmek istiyorlar.
Evet Kadîr-i Zülcelâlin iki tarzda îcadı var. Biri; ihtira ve ibda' iledir. Yani hiçten, yoktan vucud veriyor ve ona lazım herşeyi de hiçten îcat edip
eline veriyor diğeri; inşâ ile san'at iledir. Yâni; kemal-i hikmetini ve çok esmasının cilvelerini göstermek gibi, çok dakik hikmetler için kâinatın anâsırından bir kısım mevcudatı inşa ediyor. Hem emrine tabi olan zerratları ve maddeleri, Rezzâkıyet kanuniyle onlara gönderir ve onlarda çalıştırır.
Evet Kadîr-i Mutlakın iki tarzda; hem ibda', hem inşâ surtinde îcadı var. Varı yok etmek ve yoğu var etmek; en kolay en suhûletli, belki daimî umumî bir kanunudur. Bir baharda üçyüz bin envâ-ı zîhayat mahlûkatın şekillerini, sıfatlarını, belki zerratlarından başka, bütün keyfiyat ve ahvallerini hiçten var eden bir kudrete karşı, "yoğu var edemez!" diyen adam yok olmalı!..
Tabiatı bırakan ve hakikata geçen zat diyor ki: Cenab-ı Hakka zerrat adedince şükür ve hamd ve sena ediyorum ki, kemal-i îmanı kazandım, evham ve dalâletlerden kurtuldum; ve hiç bir şüphem de kalmadı.
سُبْحَانَكَ لاَ عِلْمَ لَنَا اِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ


âyetinin milyarlar misalinden iki misalinden birisi : Mesela :Kıbleyi gösteren kıblenamedeki camid sert demirden zerrecik gibi bir iğnecik, her yerde parmakçığı ile kâbedeki "Hacer-ül esvede" delâletiyle işaret ederek, seferde namazını kılan her mütehayyir adamın, namazını fesaddan kurtarması, çok Eflatunlar kadar zekâvet; ve beşeriyete, kulûp gibi çok zifünunlar kadar menfaatler verip; o ibadetinde bir nevi namaz kılıyor. Demek herşey ve herzerre gibi, bu iğnecik dahi bir Kadir-i Hakîmin emriyle, kuvetiyle, iradesiyle bu nevi namazını kılıyor.. ibadetini yapıyor.
وَ اِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ
وَ اِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ

Âyetini lisan-ı haliyle okuyor.
İkincisi : Mesela : En câmid ve metin olan demir maddesinin, beşeriyete milyonlar hizmetlerinden birisi, incecik tellerle zemin yüzünü bir menzil ve bir mescit gibi yapıp, insanları bir biri ile görüştürür; konuşturur. O ince ipin başındaki zerecikler, yerlerinde demir gibi durdukları halde; emr-i ilâhi ile, bir sene uzak mesafedeki hadsiz kulaklara bir dakikada yetişir gibi konuşur, demek o zerrecikler hareketsiz oldukları halde; nihayetsiz bir ilim ve kudret sahibinin emriyle iradesiyle bir küllî hareket gösteriyorlar.
ë a¡æ¤ ß¡å¤ ‘ ï¤õ§ a¡Ûb£ í¢Ž j£¡|¢ 2¡z आ¡ê¡
Âyetini, lisan-ı haliyle okuyorlar. Cumûdiyetleri içinde bu hizmetleriyle bu kudsi dâvâyı tam tasdik ediyorlar.
SAİD NURSİ (R.A.)
Ses Yok