Kudsi Kaynaklar | Kudsi Kaynaklar | 144
(1-445)
«... Şimdi bu noktalara istinaden derim ki; tergib veya terhib için avamperestâne tervic ve teşvik ile, bazı ehadîs-i mevzuayı İbn-i Abbas gibi zâtlara isnad etmek büyük cehalettir.
Evet, hak müstağnidir. Hakikat ise zengindir. Tenvir-i kulûba ziyaları kâfidir. Müfessir-i Kur'an olan Ehadîs-i Saliha bize kifayet eder.. ve mandığın mizanıyla tartılmış olan tevarih-i sahihaya kanaat ederiz...» (Âsâr-ı Bediiye sh: 173)
Muhaddislerce mevzu' hadîslerin tesbiti hususunda vaz'ettikleri kaidelerinden şuna da işaret etmektedir ki; küçük ve basit bir amel karşılığında çok büyük mükâfatların va'dini.. ve bir de bunun aksi olan, cüz'î bazı amellerin çok dehşetli cezalarını bildiren hadîsler gibi...
Az üstteki mes'elenin bir başka ifade tarzı da, "İki Mekteb-i Musibetin Şehadetnamesi" eserinde şöyle yazılıdır:
«İkinci Sebeb: Bir şeyi terğib veya terhib etmekle, ondan daha mühim şeyi tenzil etmektir. Meselâ, bir gecede iki rekât namaz kılmak, haccı tavaf etmek gibi.. veya kim gıybet etse, zina etmiş gibidir derler...» (Âsâr-ı Bediiye sh: 327)
Yine aynı mes'elenin devamı olarak, Muhakemat'ın başka bir yerinde ise, şöyle:
«... Nasılki bir ilâcı istihsan edip izdiyad etmek, devayı da'a inkılab etmektir. Öyle de, hiçbir vakit hak ona muhtaç olmayan mübâlağalı tergib ve terhib ile, gıybeti katle müsavi veya ayakta bevletmek zina derecesinde göstermek.. veya bir dirhemi tasadduk etmek, hacca mukabil tutmak gibi müvazenesiz sözler, katl ve zinayı tahfif ve haccın kıymetini tenzil ediyorlar...» (Âsâr-ı Bediiye sh:180)
Yine bu mes'elenin birbirini tamamlayan bir başka tarafı da şöyle izah edilmiş:
«... Elhasıl: Şeriatın herbir hükmünde Şâri'in bir sikke-i i'tibarı vardır. O sikkeyi okumak lâzımdır. Sikkenin kıymetinden başka, o hüküm herşeyden müstağnîdir. Hem de lafız-perdazâne ve mübalağacûyane ve ifrat-perveranelerin tezyin ve tasarruflarından bin derece müstağnidir. Dikkat olunsun ki; böyle mücazifler nasihat ettikleri vakitte nazar-ı hakikatta ne derece çirkin oluyorlar.
Ezcümle: Bunlardan birisi bir mecma-i azimde, müskirattan tenfir yolunda zecr-i şer'î ile kanaat etmeden öyle birşey demiş ki; yazmasından ben hicab ettim. Yazdıktan sonra çizdim.» (Âsâr-ı Bediiye sh: 180)
Ve daha bu manada eski nutuk ve makalelerinde de bir kaç defa geçmektedir.
Hazret-i Üstad'ın bu noktada ilk eski eserlerinde, muhaddislerce vaz' edilmiş umumî kaidelik ıstılahlarından olan bazı hususları benimsediği ve bu görüşlerin umumiyeti cihetinde ekseriya doğru olduğu ve filhakika bazı sâf ve behresiz ülema ismi altındaki insanlar bu gibi mes'eleleri çok medar-ı bahsettikleri hakikat ve doğru olmakla beraber; amma Hazret-i Üstad'ın bilâhare fikir ve kalbinde inkişaf eden nuraniyet ve yüksek Kur'an ilmi ile bazı noktalar daha başka tarzda aydınlanmış ve vuzuh peyda etmiştir. Risale-i Nur eserleri bölümünde bu mes'ele gelecektir, inşâallah.
İşte Hazret-i Üstad'ın az üstteki hadîs hususundaki gayet mücmel ifadelerinden bir nebzesini kaydettiğimiz olan bu pek mühim noktalar, bilâhare Risale-i Nur'un izahlı olan kitaplarında kemaline ulaşmıştır. Bu mes'elenin hadîs ilmiyle olan alâkası şu noktadandır:
Bazı hadîs-i şeriflerde hem müsbet, hem de menfî olarak amel ve işlerdi, bazan zâhirde küçük gibi görülen bir mes'ele için büyük terğib veya terhibler görülmektedir. Kendi ilim ve aklına fazla güvenen bazı insanlar, bakarsın hemen onun red ve inkârı cihetine gider. Halbuki Hazret-i Üstad'ın bilâhare inkişaf etmiş olan kat'î ve ilmî kaidesiyle o mes'ele nazara alınmış olsa, hoca efendinin hiç olmazsa birazcık düşünmesi ve hemen karara varmaması lâzım geldiğini düşünür diye burada bu kadarıyla kaydedildi.
Ses Yok