Kudsi Kaynaklar | Kudsi Kaynaklar | 141
(1-445)
3- Yapılan ta'nlar, edilen ilişmeler çoğu zaman haksız ve yersiz olduğu, yahut da vukufsuzluk veya mezheb taassubu namına olduğu hakkında bazı misaller:
İmam-ı İbn-i Sübkî demiş: Eğer herkesi ve herşeyi ve hadîse ait her mes'eleyi yalnız cerh yoluyla ele alsak.. ve daima cerhi, ta'dile tercih etsek, o zaman hiçbir kudsî imam dahi sâlim kalmayacaktır. Çünki herkes ve herşey hakkında ilişmeler, itirazlar olmuştur. Nasılki Yahya bin Maîn, İmam-ı Şafiî hakkında ileri-geri konuşmaları olmuşsa da, hiçbir değer ifade etmemiştir. Çünki o, Şafiî'yi bilmemiş, Şafiî'nin ne dediğini de anlamamıştır.
Meşhurdur ki, insan bilmediğine düşmandır. Nasılki, İmam-ı Mâlik hakkında da, İbn-i Ebî Zi'b, İbrahim bin Sa'd ve Abdülaziz bin Ebi Seleme gibi bazı kimseler ileri-geri konuşmuşlardır. Lâkin hiçbiri isabet ettirememişlerdir. Çünki bunlar İmam-ı Mâlik'i tanıyamamışlar.. ilh.
Ancak mezkûr araştırmaya girmeden önce, Nur Risalelerindeki hadîslerin umumî durumuyla ilgili bir ta'rifin yapılması icab ediyor sanıyorum:
Bunun da bazı noktalarla birkaç yönüne nazar edilmesi şeklinde olacaktır.
1- Risale-i Nur'daki hadîsler, ahkâm-ı Şeirat hususunda yeni bir içtihad ve ayrı bir izah tarzı değillerdir. Belki Bediüzzaman'ın anlatmak sadedinde olduğu İslâm akidesinin tahkik ve tahkimi mevzuundaki bir mes'elesini te'kid ve takviye etmek için bil-vesile bazı hadîsleri de zikreder.
Meselâ: İ'caz-ı Kur'an mes'elesi, Mu'cizat-ı Ahmediye mes'elesi, istikbale aid hâdiseler mevzuu veya fezail-i a'mal, ahlâk ve ihlâs hallerine taallûk eden hadîsler gibi... Bunlar da yine, ekseriya ya akideyi tahkim etmek içindir, ya da hayırlı amellere teşvik veya teselli veyahud da ahlâka dair hususlardır.
2- Risale-i Nur'da geçen hadîslerin tamamı bazı şartlar çerçevesinde sahihdirler. Senedi itibariyle de bu hadîslerin yüzde doksanı sahih hadîslerdir. Geri kalanları ise, bazı muhaddislerce senedleri itibariyle zaif olarak sayılmış.. yahud da kimisine göre zaif, kimisine göre ise hasen hadîsler olarak görülmüş.. ve o durumda seneden ihtilâflı bir vaziyet almış. Üstad Hazretleri hadîsin o durumlarını bildiği halde, manasının gösterdiği büyük ilmî hakikat noktasından, çekindemeden ve mu'terizlerin itirazından, lâimlerin levminden korkmadan zikreder. O hadîs-i şerif ile izah ettiği mes'ele, büyük ve zâhir bir hakikat-ı ilmiye olmakla da, o hadîs dahi kendiliğinden sıhhata kavuşmuş olur. Bunun yanında, meselâ buradaki şu hadîs-i şerif, seneden zaif ise de, onun aynı manasında olan sahih hadîsler vardır. O durumda, şu zaif hadîs, manasıyla sahihlerle arkadaş olduğu için, zafiyeti zâil hadîs, manasıyla sahihlerle arkadaş olduğu için, zaifiyeti zâil olduğu gibi; muhaddislerin ekserince kabul edilmiş olan şu: "Aynı manada olan zaif hadîsler yan yana gelse, kuvvetlenirler." kaidesi de nazara alındığı zaman, ortada zaif diye birşey kalmaz. Bu mes'elede Hadîsler Cetvelinde zâhir şekilde görülmektedir.
3- Risale-i Nur'da hiçbir mevzu' hadîs yoktur...
Evet bu husus, Hadîsler Cetvelinde gösterilmiş sahih me'hazlerle isbatlanmış olmakla beraber, son derece aczimle beraber bunu iddia ve dava ediyorum ve herkese de isbat etmeye hazırım. Fakat şu şartlarçerçevesinde: Sadece bir-iki müteşeddid hadîsçinin görüşüyle değil, büyük muhaddis imamların ekseriyetinin ittifakı görüşleriye.. demek istiyorum.
Evet, bir hadîs seneden çok zaif olabilir. Amma mevzuluktan fersah fersah uzaktır. Bu hüküm, "Bir Nebze Hadîs İlmi" kısmında da değindiğim gibi, değil sadece Risale-i Nur'daki hadîsler için, sair meşhur olan hadîs kaynakları kitaplar için de geçerlidir. Bunu isbata, ileri sürdüğüm şartlar çerçevesinde her zaman hazırım. Amma bazıları kendi hususî âlemlerinde, bir-iki tane müteşeddid zâtların reylerine göre amel edebilir. O bizim mevzumuzdan hâriçtir.
4- Risale-i Nur'da yer alan ekser hadîsler birer umumî mes'eledirler. Yani; herbirisi, hadîs kitaplarında ayrı ayrı tarik ve çoğu kere değişik lafızlarla gelmiş hadîsler olup, umumî birer mes'elenin veciz ifadeleridirler. Üstad Hazretleri bu hadîsleri Risale-i Nur'da kaydederken, ayrı ayrı olan senedlerini ve değişik elfazdaki metinlerini detâylarına inerek zikretmez. Ancak Risale-i Nur'un bir mes'elenin makam ve siyakına muvafık bir yerde, onu imanî ve ahlakî veya umumî bir İslâmî mes'ele halinde bahse bakan aynı manadaki birçok hadîsten sadece birisini alır, kaydeder. Sonra da onu öyle bir tarzda manalandırır ki; hadîsteki o beyan ve mananın ancak Resul-i Ekrem'in mu'ciz-beyan olan lisanından geldiği hemen anlaşılır. Dolayısıyla eğer muhaddislerce onun senedi için za'fiyet isnadı vaki' olmuşsa da, ifade ettiği kudsî mana ile o za'fiyet zail olur veya zâil olması lâzım gelir.
İmam-ı İbn-i Sübkî demiş: Eğer herkesi ve herşeyi ve hadîse ait her mes'eleyi yalnız cerh yoluyla ele alsak.. ve daima cerhi, ta'dile tercih etsek, o zaman hiçbir kudsî imam dahi sâlim kalmayacaktır. Çünki herkes ve herşey hakkında ilişmeler, itirazlar olmuştur. Nasılki Yahya bin Maîn, İmam-ı Şafiî hakkında ileri-geri konuşmaları olmuşsa da, hiçbir değer ifade etmemiştir. Çünki o, Şafiî'yi bilmemiş, Şafiî'nin ne dediğini de anlamamıştır.
Meşhurdur ki, insan bilmediğine düşmandır. Nasılki, İmam-ı Mâlik hakkında da, İbn-i Ebî Zi'b, İbrahim bin Sa'd ve Abdülaziz bin Ebi Seleme gibi bazı kimseler ileri-geri konuşmuşlardır. Lâkin hiçbiri isabet ettirememişlerdir. Çünki bunlar İmam-ı Mâlik'i tanıyamamışlar.. ilh.
BEDİÜZZAMAN VE HADÎS İLMİ
Bu kitabın yazılış sebebi, birinci derecede Üstad Bediüzzaman'ın te'lifatı olan Nur Risalelerindeki hadîslerin me'hazlerini bulup tesbit etmeğe dair bir araştırma olduğundan, elbette müellifin hadîs mevzuundaki ilmî seviyesi ne olduğu hakkında bir araştırmanın da yapılmasını icab eder. Yani, Hazret-i Üstad Bediüzzaman gibi dâhî bir mütefekkirin imanî ve İslâmî her çeşit mes'elde daima müşkilleri halleden durumu ile, acaba hadîs usûlü ilmine dair görüş açısı nasıldır? Bir çok kimselerin takılıp kaldığı cerh ve ta'dil fırtınasının dumanlı atmosferinde mi kalmış, yoksa ümmetin asfiyası denilen müçtehidlerinin ve âhiret âlimlerinin nurlu, berrak hakikat iklimi olan mesleklerinde midir? diye araştırılacaktır. Bu araştırma ise, Bediüzzaman'ın hem eski, hem de yeni eserlerinde yapılacaktır.Ancak mezkûr araştırmaya girmeden önce, Nur Risalelerindeki hadîslerin umumî durumuyla ilgili bir ta'rifin yapılması icab ediyor sanıyorum:
Bunun da bazı noktalarla birkaç yönüne nazar edilmesi şeklinde olacaktır.
1- Risale-i Nur'daki hadîsler, ahkâm-ı Şeirat hususunda yeni bir içtihad ve ayrı bir izah tarzı değillerdir. Belki Bediüzzaman'ın anlatmak sadedinde olduğu İslâm akidesinin tahkik ve tahkimi mevzuundaki bir mes'elesini te'kid ve takviye etmek için bil-vesile bazı hadîsleri de zikreder.
Meselâ: İ'caz-ı Kur'an mes'elesi, Mu'cizat-ı Ahmediye mes'elesi, istikbale aid hâdiseler mevzuu veya fezail-i a'mal, ahlâk ve ihlâs hallerine taallûk eden hadîsler gibi... Bunlar da yine, ekseriya ya akideyi tahkim etmek içindir, ya da hayırlı amellere teşvik veya teselli veyahud da ahlâka dair hususlardır.
2- Risale-i Nur'da geçen hadîslerin tamamı bazı şartlar çerçevesinde sahihdirler. Senedi itibariyle de bu hadîslerin yüzde doksanı sahih hadîslerdir. Geri kalanları ise, bazı muhaddislerce senedleri itibariyle zaif olarak sayılmış.. yahud da kimisine göre zaif, kimisine göre ise hasen hadîsler olarak görülmüş.. ve o durumda seneden ihtilâflı bir vaziyet almış. Üstad Hazretleri hadîsin o durumlarını bildiği halde, manasının gösterdiği büyük ilmî hakikat noktasından, çekindemeden ve mu'terizlerin itirazından, lâimlerin levminden korkmadan zikreder. O hadîs-i şerif ile izah ettiği mes'ele, büyük ve zâhir bir hakikat-ı ilmiye olmakla da, o hadîs dahi kendiliğinden sıhhata kavuşmuş olur. Bunun yanında, meselâ buradaki şu hadîs-i şerif, seneden zaif ise de, onun aynı manasında olan sahih hadîsler vardır. O durumda, şu zaif hadîs, manasıyla sahihlerle arkadaş olduğu için, zafiyeti zâil hadîs, manasıyla sahihlerle arkadaş olduğu için, zaifiyeti zâil olduğu gibi; muhaddislerin ekserince kabul edilmiş olan şu: "Aynı manada olan zaif hadîsler yan yana gelse, kuvvetlenirler." kaidesi de nazara alındığı zaman, ortada zaif diye birşey kalmaz. Bu mes'elede Hadîsler Cetvelinde zâhir şekilde görülmektedir.
3- Risale-i Nur'da hiçbir mevzu' hadîs yoktur...
Evet bu husus, Hadîsler Cetvelinde gösterilmiş sahih me'hazlerle isbatlanmış olmakla beraber, son derece aczimle beraber bunu iddia ve dava ediyorum ve herkese de isbat etmeye hazırım. Fakat şu şartlarçerçevesinde: Sadece bir-iki müteşeddid hadîsçinin görüşüyle değil, büyük muhaddis imamların ekseriyetinin ittifakı görüşleriye.. demek istiyorum.
Evet, bir hadîs seneden çok zaif olabilir. Amma mevzuluktan fersah fersah uzaktır. Bu hüküm, "Bir Nebze Hadîs İlmi" kısmında da değindiğim gibi, değil sadece Risale-i Nur'daki hadîsler için, sair meşhur olan hadîs kaynakları kitaplar için de geçerlidir. Bunu isbata, ileri sürdüğüm şartlar çerçevesinde her zaman hazırım. Amma bazıları kendi hususî âlemlerinde, bir-iki tane müteşeddid zâtların reylerine göre amel edebilir. O bizim mevzumuzdan hâriçtir.
4- Risale-i Nur'da yer alan ekser hadîsler birer umumî mes'eledirler. Yani; herbirisi, hadîs kitaplarında ayrı ayrı tarik ve çoğu kere değişik lafızlarla gelmiş hadîsler olup, umumî birer mes'elenin veciz ifadeleridirler. Üstad Hazretleri bu hadîsleri Risale-i Nur'da kaydederken, ayrı ayrı olan senedlerini ve değişik elfazdaki metinlerini detâylarına inerek zikretmez. Ancak Risale-i Nur'un bir mes'elenin makam ve siyakına muvafık bir yerde, onu imanî ve ahlakî veya umumî bir İslâmî mes'ele halinde bahse bakan aynı manadaki birçok hadîsten sadece birisini alır, kaydeder. Sonra da onu öyle bir tarzda manalandırır ki; hadîsteki o beyan ve mananın ancak Resul-i Ekrem'in mu'ciz-beyan olan lisanından geldiği hemen anlaşılır. Dolayısıyla eğer muhaddislerce onun senedi için za'fiyet isnadı vaki' olmuşsa da, ifade ettiği kudsî mana ile o za'fiyet zail olur veya zâil olması lâzım gelir.
Ses Yok