Kudsi Kaynaklar | Kudsi Kaynaklar | 140
(1-445)
1- İmam-ı Gazalî'nin "İhya" kitabında bazı hadîs-i şerifleri "Bil-mana" ile nakletmesine karşı yapılmış itirazlara cevablarında ezcümle şöyle der:
"Hadîsin siyakında, lafızlarının ihtilâflarıyla birlikte, hem onun lafzında takdim ve te'hirlerin ve ziyadeliklerin bulunmasıyla beraber, mana cihetiyle birbirine muvafık olan hadîsler vardır. Bu noktadan Gazalî Hazretleri hadîs ve eseri naklederken, lafızları fazla nazar-ı itibara almadan manasının zikretmiştir. Çünkionun yanında tıpatıp hadîsin lafzını ille de nakletmek zarurî değildir. Bu mes'elede, Sahabelerden büyük âlim zâtların bir cemaatı aynı mesleği benimsemişlerdir. Meselâ İmam-ı Ali (R.A.), İbn-i Abbas, Enes bin Mâlik, Ebu Derda', Vasilet bin El-Eska ve Ebu Hüreyre...
Keza Tabiîn'den de birçok zât aynı meslekte oldular. Meselâ; Hasan-ı Basrî, İmam-ı Şa'bî, Amr bin Dinar, İbrahim-i Nehaî, İmam-ı Mücahid ve İkrime ve hâkeza...
Bundandır ki; İbn-i Sirin Hazretleri demiştir: "Ben bazı hadîsleri ayrı ayrı on kişiden duyarım ki, manası bir, fakat lafızları muhteliftir." Süfyan-ı Sevrî ise demiştir: "Bir mecliste, birisi hadîsin lafızları üzerinde fazla şiddet ve mollalık gösteriyorsa; biliniz ki, o adam; "Beni tanıyınız" demek istiyor."
Evet, bir kimse hadîsin manasını söylerken muhafaza edebiliyor ise, başka lafızlarla ifadesi zararı yoktur. Dört mezheb imamı da aynı meslekte idiler.
2- Zaif hadîsleri Gazalî Hazretleri kitabına almış diye yapılan itirazlara karşı bazı cevablarından:
"Ülema-i âhiretin aldıkları bazı hadîslerini, hadîs üleması zaif görmüş olabilirler. Çünkü elh-i âhiret ve ashab-ı marifetin hadîs hususundaki meslekleri, muhaddislerin mezhebinden başkadır. Hadîs ehlinin yürüttükleri esas ve kaideler, bu zâtlar için hüccet değildir...
İbn-ül Cevzî gibi haddi aşan bazılarının çok fazla cür'etle ta'n ettiği kimseler, ekserya bunlardan ilimce de, hadîsçe de üstün kimselerdir. Hem hadîs ehlinin zaif gördüğü bir çok hadîsler, başka hadîslerle de kuvvetlenebilmektedir. Bunun yanında, bazan muhaddislerden birisinin cerh ve zemmetiği bir hadîsi, başka muhaddislerce de medhedilip adaletine hükmedilebilmektedir -ki bu durumda o hadîs, artık üzerinde ihtilâflı görüşlerin cereyan ettiği bir vaziyet almış olur- O halde, tek birisinin ilişmesiyle o hadîs reddedilmez. Nasılki, İmam-ı Ahmed bin Hanbel'den gelen şu rivayet:
"Bir hadîs eğer Kitap ve Sünnete münâfi olmazsa, fakat Kitap ve Sünnetin ona şahidlikleri de bulunmasa dahi, hemen reddedilmez. Bunun yanında hadîsin o durumuyla icma-i ümmetin te'vilinden çıkmadığı müddetçe de kabul edilip onunla amel edilmesi lâzımdır."
Evet, İmam-ı Ahmed'in yanında zaif hadîsler, re'y ve kıyasa müreccah olduğu kesindir. Ayrıca Muhammed bin Hazem demiş: "Hanefî âlimleri icma' etmişler ki; İmam-ı A'zam'ın mezhebinde zaif hadîsler, kıyas ve re'yden üstündürler.
Kaldı kı, bir hadîsi, iki asır kabul edip amel etti, yahud da üç karın onu rivayet etti, hiç olmazsa bir asır onu istimâl edip inkâr etmedi ise, artık o hadîsin senedi en olursa olsun, kabulünde tereddüt etmemek gerektir. Hem bir hadîs dillerde meşhur olup, amma senedinde kelâm edilmiş olsa dahi, Müslümanlardan bir tabaka onu inkâr etmiyorsa, bir ihtimal ile sağlam olabilir. Yeter ki, Kitaba ve Sahih hadîslere, yahud İcma-i Ümmete zâhir bir muhalefeti olmasın... Yahudda, onu nakleden kişinin yalancılığı, sadık hadîs imamlarınca şehadetli olarak isbatlanmış olmasın...
Bu noktalarla beraber, hadîslerin metin ve manaları itibariyle çokluğu ve hattâ ihata edilemeyecek derecede olduğu gibi; bu hadîslerin nakil ve râvilerinin de keserit elbette ki; ihata edilemiyecek bir durumdadır. Nasıl ki, meşhur İmam-ı Zehrî'nin yanında bir adam bir hadîsi zikretmiş, İmam-ı Zehrî demiş: "Biz böyle bir hadîs işitmedik."
Adam sormuş: "Resulullah'ın bütün hadîslerini sen işitmiş misin?"
İmam-ı Zehrî demiş: "Hâyır!"
Adam: "Peki üçte ikisini?.."
Yine İmam-ı Zehrî demiş: "Hâyır!"
Adam: "Peki yarısını?" demiş.
İmam-ı Zehrî buna karşı sükût etmiş.
Adam demiş:"Hiç olmazsa bu hadîsi de, o işitmediğin yarı kısımda kabul et!" (Bu rivayeti "Kut" kitabı sahibi, kitabında nakletmiş.)
Nitekim aynı hâdiseyle alâkadar olarak, bir rivayette İmam-ı Zehrî'den şöyle gelmiştir. "Zübeyir bin Said-i Hâşimî diyor: "Ben Zehrî'ye sordum:
"Resulullah'ın şu hadîsi sana ulaştı mı?"
İmam-ı Zehrî demiş: "Hâyır, Resulullah'ın böyle bir hadîsi bana ulaşmadı."
Ben de kendisine dedim: "Peki! Resulullah'ın bütün hadîsleri sana ulaştı mı?"
İmam-ı Zehrî demiş: "Hâyır!"
Dedim: "Peki yarısı?.."
Dedi: "Belki olabilir."
Ben de dedim: "Öyle ise, şu hadîsi de, sana ulaşmamış olan hadîslerden say!"
"Hadîsin siyakında, lafızlarının ihtilâflarıyla birlikte, hem onun lafzında takdim ve te'hirlerin ve ziyadeliklerin bulunmasıyla beraber, mana cihetiyle birbirine muvafık olan hadîsler vardır. Bu noktadan Gazalî Hazretleri hadîs ve eseri naklederken, lafızları fazla nazar-ı itibara almadan manasının zikretmiştir. Çünkionun yanında tıpatıp hadîsin lafzını ille de nakletmek zarurî değildir. Bu mes'elede, Sahabelerden büyük âlim zâtların bir cemaatı aynı mesleği benimsemişlerdir. Meselâ İmam-ı Ali (R.A.), İbn-i Abbas, Enes bin Mâlik, Ebu Derda', Vasilet bin El-Eska ve Ebu Hüreyre...
Keza Tabiîn'den de birçok zât aynı meslekte oldular. Meselâ; Hasan-ı Basrî, İmam-ı Şa'bî, Amr bin Dinar, İbrahim-i Nehaî, İmam-ı Mücahid ve İkrime ve hâkeza...
Bundandır ki; İbn-i Sirin Hazretleri demiştir: "Ben bazı hadîsleri ayrı ayrı on kişiden duyarım ki, manası bir, fakat lafızları muhteliftir." Süfyan-ı Sevrî ise demiştir: "Bir mecliste, birisi hadîsin lafızları üzerinde fazla şiddet ve mollalık gösteriyorsa; biliniz ki, o adam; "Beni tanıyınız" demek istiyor."
Evet, bir kimse hadîsin manasını söylerken muhafaza edebiliyor ise, başka lafızlarla ifadesi zararı yoktur. Dört mezheb imamı da aynı meslekte idiler.
2- Zaif hadîsleri Gazalî Hazretleri kitabına almış diye yapılan itirazlara karşı bazı cevablarından:
"Ülema-i âhiretin aldıkları bazı hadîslerini, hadîs üleması zaif görmüş olabilirler. Çünkü elh-i âhiret ve ashab-ı marifetin hadîs hususundaki meslekleri, muhaddislerin mezhebinden başkadır. Hadîs ehlinin yürüttükleri esas ve kaideler, bu zâtlar için hüccet değildir...
İbn-ül Cevzî gibi haddi aşan bazılarının çok fazla cür'etle ta'n ettiği kimseler, ekserya bunlardan ilimce de, hadîsçe de üstün kimselerdir. Hem hadîs ehlinin zaif gördüğü bir çok hadîsler, başka hadîslerle de kuvvetlenebilmektedir. Bunun yanında, bazan muhaddislerden birisinin cerh ve zemmetiği bir hadîsi, başka muhaddislerce de medhedilip adaletine hükmedilebilmektedir -ki bu durumda o hadîs, artık üzerinde ihtilâflı görüşlerin cereyan ettiği bir vaziyet almış olur- O halde, tek birisinin ilişmesiyle o hadîs reddedilmez. Nasılki, İmam-ı Ahmed bin Hanbel'den gelen şu rivayet:
"Bir hadîs eğer Kitap ve Sünnete münâfi olmazsa, fakat Kitap ve Sünnetin ona şahidlikleri de bulunmasa dahi, hemen reddedilmez. Bunun yanında hadîsin o durumuyla icma-i ümmetin te'vilinden çıkmadığı müddetçe de kabul edilip onunla amel edilmesi lâzımdır."
Evet, İmam-ı Ahmed'in yanında zaif hadîsler, re'y ve kıyasa müreccah olduğu kesindir. Ayrıca Muhammed bin Hazem demiş: "Hanefî âlimleri icma' etmişler ki; İmam-ı A'zam'ın mezhebinde zaif hadîsler, kıyas ve re'yden üstündürler.
Kaldı kı, bir hadîsi, iki asır kabul edip amel etti, yahud da üç karın onu rivayet etti, hiç olmazsa bir asır onu istimâl edip inkâr etmedi ise, artık o hadîsin senedi en olursa olsun, kabulünde tereddüt etmemek gerektir. Hem bir hadîs dillerde meşhur olup, amma senedinde kelâm edilmiş olsa dahi, Müslümanlardan bir tabaka onu inkâr etmiyorsa, bir ihtimal ile sağlam olabilir. Yeter ki, Kitaba ve Sahih hadîslere, yahud İcma-i Ümmete zâhir bir muhalefeti olmasın... Yahudda, onu nakleden kişinin yalancılığı, sadık hadîs imamlarınca şehadetli olarak isbatlanmış olmasın...
Bu noktalarla beraber, hadîslerin metin ve manaları itibariyle çokluğu ve hattâ ihata edilemeyecek derecede olduğu gibi; bu hadîslerin nakil ve râvilerinin de keserit elbette ki; ihata edilemiyecek bir durumdadır. Nasıl ki, meşhur İmam-ı Zehrî'nin yanında bir adam bir hadîsi zikretmiş, İmam-ı Zehrî demiş: "Biz böyle bir hadîs işitmedik."
Adam sormuş: "Resulullah'ın bütün hadîslerini sen işitmiş misin?"
İmam-ı Zehrî demiş: "Hâyır!"
Adam: "Peki üçte ikisini?.."
Yine İmam-ı Zehrî demiş: "Hâyır!"
Adam: "Peki yarısını?" demiş.
İmam-ı Zehrî buna karşı sükût etmiş.
Adam demiş:"Hiç olmazsa bu hadîsi de, o işitmediğin yarı kısımda kabul et!" (Bu rivayeti "Kut" kitabı sahibi, kitabında nakletmiş.)
Nitekim aynı hâdiseyle alâkadar olarak, bir rivayette İmam-ı Zehrî'den şöyle gelmiştir. "Zübeyir bin Said-i Hâşimî diyor: "Ben Zehrî'ye sordum:
"Resulullah'ın şu hadîsi sana ulaştı mı?"
İmam-ı Zehrî demiş: "Hâyır, Resulullah'ın böyle bir hadîsi bana ulaşmadı."
Ben de kendisine dedim: "Peki! Resulullah'ın bütün hadîsleri sana ulaştı mı?"
İmam-ı Zehrî demiş: "Hâyır!"
Dedim: "Peki yarısı?.."
Dedi: "Belki olabilir."
Ben de dedim: "Öyle ise, şu hadîsi de, sana ulaşmamış olan hadîslerden say!"
Ses Yok