Kudsi Kaynaklar | Kudsi Kaynaklar | 138
(1-445)
İşte, kabil hadîs-i şeriflerden bir örnek olarak; İbn-i Abbas'tan sahih bir sûrette nakledilmiş şu: hadîs-i şerifidir. Gerek İbn-i Abbas Hazretleri, gerekse Vehb bin Münebbih gibi zâtların ona dair eski rivayetlere tatbik ederek yaptıkları tefsir ve şerhleri birlikte rivayet ve nakledilerek gelmiştir. Tabii ki, bu durumda, kelâm-ı Nebevî'nin öz metni, onun etrafında yapılan şerh ve tefsirler içinde tam görülmediği vaziyetiyle, İsrailiyata müşabeheti fazlalaşmıştır. Senedi sağlam olduğu halde, zâhirde akıl hârici görünen manası itibariyle, bazı muhaddisler onu kabulde tereddüd göstermişlerdir.
Amma bu nokta dahi var ki: Muhaddislerce kabul edilmiş olan; Sahabelerin kavil, fiil ve takrirleri de hadîs külliyeti içinde dahil olduğundan, meselâ İbn-i Abbas'ın şerh ve tefsiri dahi olsa, hadîsin metniyle beraber gelmiş olması gayet normaldir. Lâkin Üstad Bediüzzaman'ın dediği gibi; bu kısımda, yani Sahabenin içtihad ve tefsirinde bazı hatalar düşmüş olabilir. Şayet bu hatalar kat'î şekilde tebeyyün dahi etse, ilmî bir hatadır denilir.
Bu bölümün hakikatı, hadîs-i şeriflerde fiilen varlığı kat'î olduğu halde muhaddislerce buna ayrı bir yer verilerek üstünde durulamamıştır. Yani, Hadîs Usûlü çerçevesinde değerlendirilip de, mütalaaya alınmamış olmakla birlikte, Sahabelerin büyüklerinden bir kaç zâtın bu mes'elede sözleri vârid olmuştur. Yani, kendilerinin Resulullah'dan işittikleri hususî bazı hadîs-i şerifleri sır halinde saklayıp herkese ifşa etmediklerine dair beyanları vardır. Az ilerde bu hususî ve sırlı hadîslerin nelerden ibaret olduğu ve hadîs şârihleri tarafından haklarında söylenen çeşitli görüşlerini kaydetmekle beraber, bu ayrı ayrı görüşlerin umumî durum ve keyfiyetinden anladığımız bir noktayı burada arzetmek isteriz. Şöyle ki:
Her bir insanın ve her bir ailenin, hattâ her bir kabilenin, tâ hükûmetlerin bilinen umumî ahvalinden başka, bir de o ferdlere ve ailelere ve hükûmetlere mahsus hususî ve sırlı ve umumca bilinmeyen işlerinin ve mes'elelerinin varlığı kat'î olduğu gibi; öyle olması da zarurî ve lâzımdır.
Aynen bunun gibi tabiri caiz ise, İslâmiyet ailesinin veya hükûmetinin de, belli ve umumî ve herkesin öğrenip bilmesi zarurî olan işler ve hallerin yanısıra, bir de hususî ve yalnız bazı ferdlere hâs ve sırlı mes'eleleri de elbette ki olacaktır. Nitekim az sonra nakledeceğimiz büyük sahabelerin ifade ve beyanları, bunun böyle olduğunu göstermektedir.
Sual: Bu gibi hadîslerin umumiyeti itibariyle varlığını kabul ettik, amma varlıklarıyla beraber eserlerini, tereşşuhlarını gösteren örnekleri ve bariz delili olacak nümuneleri var mıdır?
Elcevab: Evet vardır.. ve bunlar ekseriya Sâdât-ı Ehl-i Beyt arasında hususî şekilde intikal etmiş bazı dualar, virdler ve münâcâtlardır. Cevşen-ül Kebir Duası, İsm-i Rahman Duası, Kenz-ül Arş Duası gibi dua ve münâcâtlar, bunların zâhire çıkan ve tereşşuh eden kısımlarındandır. İsimleri verilen dualar gibi, daha hususî bazı zikir ve dualar da vardır. Hem de hiçbirisi de meşhur hadîs kitaplarında mevcud bulunmamaktadır.
Şimdi, bu bölümün hakikat ve mahiyetini gösteren sahih hadîs-i şeriflerden bazı nakiller yapmak istiyoruz:
1- Hazret-i Ebu Hüreyre demiş:
Meâli: "Ben Resulullah'tan iki kab (yani iki çeşit ilim) aldım. Bunlardan birisini neşrettim, söyledim.. amma ikincisini ise eğer neşretsem, izhar etsem, kellem gider, boynum vurulur."
Bu hadîs-i şerif başta Buharî'nin hadîsidir. Bu hadîs için şârihler kimisi: "Kıyamet alâmetleri ve fitneleridir", kimisi de "Ulûm-u esrar ve meknunat-ı hafiyedir" diye söylemişlerdir. Amma mutlak ekseriyet, bu hadîs-i şerifler istikbalde vuku' bulacak hâdiselerdir demişlerdir.
Yine Ebu Hüreyre'nin (R.A.) mânaca evvelki hadîs-i şerife yakın bir hâdisi de şöyledir:
Bu hadîste, Ebu Hüreyre (R.A.) üç kap veya torba ilim hıfzettiğini, bunlardan ikisini söyleyip neşrettiğini, geri kalanını ise, eğer neşretsem, kellem kesilirdi mânasındadır. (Bakınız: Umdet-ül Karî Şerh-i Buharî 2/185; Feth-ül Barî - İbn-i Hacer 2/11 ve İrşad-üs Sârî - Kastalanî 1/212)
2- Sahabelerin içerisinde "Sahib-i Sırr-ı Resulullah" lâkabıyla meşhur olan Huzeyfet-ül Yemanî'dir. Demek ki Resulullah'ın hususî sırlı sözleri de vardır. Ve bunları herkese ve umuma değil, bazı hâs Sahabelere söylemiştir. (Sahih-i Buharî 5/31 ve 6/171)
3- Hazret-i Huzeyfe demiş: "Ben istesem size Resulullah'ın bin hadîsini nakil edebilirim. Ama eğer ben bunları nakledersem, beni yalanlayacaksınız..." (Bakınız: Mecma-uz Zevaid 1/182)
4- Yine Hazret-i Huzeyfe'den nakledilmiş ki; demiş: "Resulullah(A.S.M.) bana kıyamete kadar vuku' bulacak olan hâdiseleri söyledi." (Müstedrek-ül Hâkim 4/426, Buharî ve Müslim'in ittifak ettikleri bir hadîs ayarındadır.)
5- İmam-ı Ali (R.A.) buyurmuş ki:
Meâli: "Ben eğer bildiğim herşeyi size anlatırsam, sizden bir taife benim için diyecek: "Amma da yalancı, amma da atıyor..."
Amma bu nokta dahi var ki: Muhaddislerce kabul edilmiş olan; Sahabelerin kavil, fiil ve takrirleri de hadîs külliyeti içinde dahil olduğundan, meselâ İbn-i Abbas'ın şerh ve tefsiri dahi olsa, hadîsin metniyle beraber gelmiş olması gayet normaldir. Lâkin Üstad Bediüzzaman'ın dediği gibi; bu kısımda, yani Sahabenin içtihad ve tefsirinde bazı hatalar düşmüş olabilir. Şayet bu hatalar kat'î şekilde tebeyyün dahi etse, ilmî bir hatadır denilir.
BÖLÜM - 12
SIRLI HADÎSLER
Sırlı ve hususî bazı hadîs-i şeriflerin varlığı, vaziyeti ve mânası hakkında bir izah...SIRLI HADÎSLER
Bu bölümün hakikatı, hadîs-i şeriflerde fiilen varlığı kat'î olduğu halde muhaddislerce buna ayrı bir yer verilerek üstünde durulamamıştır. Yani, Hadîs Usûlü çerçevesinde değerlendirilip de, mütalaaya alınmamış olmakla birlikte, Sahabelerin büyüklerinden bir kaç zâtın bu mes'elede sözleri vârid olmuştur. Yani, kendilerinin Resulullah'dan işittikleri hususî bazı hadîs-i şerifleri sır halinde saklayıp herkese ifşa etmediklerine dair beyanları vardır. Az ilerde bu hususî ve sırlı hadîslerin nelerden ibaret olduğu ve hadîs şârihleri tarafından haklarında söylenen çeşitli görüşlerini kaydetmekle beraber, bu ayrı ayrı görüşlerin umumî durum ve keyfiyetinden anladığımız bir noktayı burada arzetmek isteriz. Şöyle ki:
Her bir insanın ve her bir ailenin, hattâ her bir kabilenin, tâ hükûmetlerin bilinen umumî ahvalinden başka, bir de o ferdlere ve ailelere ve hükûmetlere mahsus hususî ve sırlı ve umumca bilinmeyen işlerinin ve mes'elelerinin varlığı kat'î olduğu gibi; öyle olması da zarurî ve lâzımdır.
Aynen bunun gibi tabiri caiz ise, İslâmiyet ailesinin veya hükûmetinin de, belli ve umumî ve herkesin öğrenip bilmesi zarurî olan işler ve hallerin yanısıra, bir de hususî ve yalnız bazı ferdlere hâs ve sırlı mes'eleleri de elbette ki olacaktır. Nitekim az sonra nakledeceğimiz büyük sahabelerin ifade ve beyanları, bunun böyle olduğunu göstermektedir.
Sual: Bu gibi hadîslerin umumiyeti itibariyle varlığını kabul ettik, amma varlıklarıyla beraber eserlerini, tereşşuhlarını gösteren örnekleri ve bariz delili olacak nümuneleri var mıdır?
Elcevab: Evet vardır.. ve bunlar ekseriya Sâdât-ı Ehl-i Beyt arasında hususî şekilde intikal etmiş bazı dualar, virdler ve münâcâtlardır. Cevşen-ül Kebir Duası, İsm-i Rahman Duası, Kenz-ül Arş Duası gibi dua ve münâcâtlar, bunların zâhire çıkan ve tereşşuh eden kısımlarındandır. İsimleri verilen dualar gibi, daha hususî bazı zikir ve dualar da vardır. Hem de hiçbirisi de meşhur hadîs kitaplarında mevcud bulunmamaktadır.
Şimdi, bu bölümün hakikat ve mahiyetini gösteren sahih hadîs-i şeriflerden bazı nakiller yapmak istiyoruz:
1- Hazret-i Ebu Hüreyre demiş:
Meâli: "Ben Resulullah'tan iki kab (yani iki çeşit ilim) aldım. Bunlardan birisini neşrettim, söyledim.. amma ikincisini ise eğer neşretsem, izhar etsem, kellem gider, boynum vurulur."
Bu hadîs-i şerif başta Buharî'nin hadîsidir. Bu hadîs için şârihler kimisi: "Kıyamet alâmetleri ve fitneleridir", kimisi de "Ulûm-u esrar ve meknunat-ı hafiyedir" diye söylemişlerdir. Amma mutlak ekseriyet, bu hadîs-i şerifler istikbalde vuku' bulacak hâdiselerdir demişlerdir.
Yine Ebu Hüreyre'nin (R.A.) mânaca evvelki hadîs-i şerife yakın bir hâdisi de şöyledir:
Bu hadîste, Ebu Hüreyre (R.A.) üç kap veya torba ilim hıfzettiğini, bunlardan ikisini söyleyip neşrettiğini, geri kalanını ise, eğer neşretsem, kellem kesilirdi mânasındadır. (Bakınız: Umdet-ül Karî Şerh-i Buharî 2/185; Feth-ül Barî - İbn-i Hacer 2/11 ve İrşad-üs Sârî - Kastalanî 1/212)
2- Sahabelerin içerisinde "Sahib-i Sırr-ı Resulullah" lâkabıyla meşhur olan Huzeyfet-ül Yemanî'dir. Demek ki Resulullah'ın hususî sırlı sözleri de vardır. Ve bunları herkese ve umuma değil, bazı hâs Sahabelere söylemiştir. (Sahih-i Buharî 5/31 ve 6/171)
3- Hazret-i Huzeyfe demiş: "Ben istesem size Resulullah'ın bin hadîsini nakil edebilirim. Ama eğer ben bunları nakledersem, beni yalanlayacaksınız..." (Bakınız: Mecma-uz Zevaid 1/182)
4- Yine Hazret-i Huzeyfe'den nakledilmiş ki; demiş: "Resulullah(A.S.M.) bana kıyamete kadar vuku' bulacak olan hâdiseleri söyledi." (Müstedrek-ül Hâkim 4/426, Buharî ve Müslim'in ittifak ettikleri bir hadîs ayarındadır.)
5- İmam-ı Ali (R.A.) buyurmuş ki:
Meâli: "Ben eğer bildiğim herşeyi size anlatırsam, sizden bir taife benim için diyecek: "Amma da yalancı, amma da atıyor..."
Ses Yok