Kudsi Kaynaklar | Kudsi Kaynaklar | 153
(1-445)
Sahabelerden bazı zâtlar, hadisleri yazı ile kaydettikleri:
«Asr-ı Saadette, mu'cizatı ve medar-ı ahkâm ehadîsi, kitabetle çoklar kaydedip yazdılar. Hususan Abadile-i Seb'a, kitabetle kaydettiler. Hususan Tercüman-ül Kur'an olan Abdullah İbn-i Abbas ve Abdullah İbn-i Amr İbn-il As, bahusus, otuz-kırk sene sonra, Tabiînin binler muhakkikleri, ehadîsi ve mu'cizatı yazı ile kaydettiler. Daha ondan sonra, başta dört imam-ı müçtehid ve binler muhakkik muhaddisler naklettiler; yazı ile muhafaza ettiler. Daha Hicretten ikiyüz sene sonra başta Buharî, Müslim, Kütüb-ü Sitte-i Makbule vazife-i hıfzı omuzlarına aldılar.» (Mektubat sh: 113)
Mevzu' hadîsler, tâ bin sene önce sahihlerden tefrik edilip atıldığı mes'elesi:
«İbn-i Cevzî gibi şiddetli binler münekkidler çıkıp, bazı mülhidlerin veya fikirsiz veya hıfızsız veya nâdanların karıştırdıkları mevzu' hadîsi tefrik ettiler, gösterdiler.» (Mektubat sh: 113)
Zaif hadîsler dahi olsa, bir hâdiseda yanyana gelseler kuvvetlenirler:
«Bir Nükte-i Mühimme: Malûmdur ki; zaif şeyler içtima' ettikçe kuvvetleşir. İncecik ipler topak yapılsa, kuvvetli halat olur. Kuvvetli halatlar topak yapılsa, kimse koparamaz. İşte onbeş enva'-ı mu'cizattan yalnız bereket kısmındaki mu'cizatı ve o kısmın onbeş kısmından ancak bir kısmını, onbeş misal ile gösterdik. Herbir misal, tek başıyla, nübüvveti isbat eder bir derecede kuvvetli idi. Farz-ı muhal olarak, bunların bir kısmını kuvvetsiz saysak da, yine kuvvetsiz diyemeyiz. Çünki kavi ile ittifak eden kavileşir. Hem şu onbeş misalin içtimaı; kat'î şüphesiz bir tevatür-ü manevî ile, kuvvetli bir mu'cize-i kübrayı gösterir.» (Mektubat sh: 119)
Aynı mananın başka bir tarz bir izahı:
«Bu sekiz misal birleştirilse; öyle kopmaz bir zincir olur ki, hiçbir şüphe onu koparamaz ve sarsamaz... Evet zaif bir direk, kuvvetli direklerle omuz omuza geldiği vakit, muhkemleşir. Zaif, kuvvetsiz bir adam, asker olup orduya girse; öyle kuvvetleşir ki, bin adama meydan okur.» (Mektubat sh: 135)
Yine aynı mananın başka bir izahı:
«Faraza bunların herbirini zaif addetsek, temsilde mutlak ibr hane harab olması gibi, yine cüz'iyatın mecmuunda mutlak bir Mu'cize-i Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm'ın vücudunu kat'iyyen gösterir...» (Mektubat sh: 151)
Sahabelerin çokluğuyla beraber neden en parlak mütevatir hadîsler yalnız on ve yirmi tarikle gelmiş? Yüz tarik ile gelmeli idi... Hem neden Sahabelerden en çok hadîs nakleden Enes, Cabir, Ebu Hüreyre gibi zâtlar olup, Hazret-i Ebu Bekir ve Ömer'den az nakledilmiş?
«Eğer denilse: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın her hal ve hareketini kemâl-i ihtimam ile sahabeler muhafaza ederek nakletmişler. Böyle mu'cizat-ı azîme, neden on-yirmi tarik ile geliyor? Yüz tarik ile gelmedi idi. Hem neden Hazret-i Enes, Câbir, Ebu Hüreyre'den çok geliyor; Hazreti-i Ebu Bekir ve Ömer az rivayet ediyor?
Elcevab: Birinci şıkkın cevabı: Dördüncü işaretin Üçüncü Esasında geçmiş. İkinci şıkkın cevabı ise: Nasılki insan, bir ilâca muhtaç olsa, bir tabibe gider; hendese için mühendise gider, mühendisten nakleder; mes'ele-i şer'iye, müftüden haber alınır ve hâkeza... Öyle de, sahabe içinde ehadîs-i Nebeviyeyi gelecek asırlara ders vermek için, ulema-i sahabeden bir kısım, ona manen muvazzaf idiler. Bütün kuvvetleriyle ona çalışıyorlardı. Evet Hazret-i Ebu Hüreyre bütün hayatını, hadîsin hıfzına vermiş; Hazreti Ömer, siyaset âlemiyle ve hilafet-i kübra ile meşgul imiş. Onun için, ehadîsi ümmete ders vermek için, Ebu Hüreyre ve Enes ve Câbir gibi zâtlara itimad edip; ondan, rivayeti az ederdi. Hem madem sıddîk, sadûk, sâdık ve musaddak bir sahabenin meşhur bir namdarı, bir tarik ile bir hâdiseyi haber verse; yeter denilir, başkasının nakline ihtiyaç da kalmaz. Onun için bazı mühim hâdiseler, iki-üç tarik ile geliyor.» (Mektubat sh: 132)
Bir hadîs hakkında bazı hadîs imamları ilişip red de etseler, başkaları kabul
etmiş ise reddedilmez:
Bu hususta bir iki misal:
1- «Şu âhirki hâdiseye çendan bazı hadîs imamları ilişmişler. Fakat mühim imamlar, sıhhatine hükmetmişler. Her ne ise, bu nevide uzun söylemeye lüzum yok.» (Mektubat sh: 157)
2- «Şu rivayeti çendan İbn-i Hacer-i Askalanî kabul etmemiş.. fakat başkaları kabul etmişler.» (Mektubat sh: 137)
Yani bir hadîsi bir-iki hadîs imamının kabul etmemesi ile, tamamen yabana atılır değildir. Olsa olsa ihtilâflı bir durum alır, demektir.
«Asr-ı Saadette, mu'cizatı ve medar-ı ahkâm ehadîsi, kitabetle çoklar kaydedip yazdılar. Hususan Abadile-i Seb'a, kitabetle kaydettiler. Hususan Tercüman-ül Kur'an olan Abdullah İbn-i Abbas ve Abdullah İbn-i Amr İbn-il As, bahusus, otuz-kırk sene sonra, Tabiînin binler muhakkikleri, ehadîsi ve mu'cizatı yazı ile kaydettiler. Daha ondan sonra, başta dört imam-ı müçtehid ve binler muhakkik muhaddisler naklettiler; yazı ile muhafaza ettiler. Daha Hicretten ikiyüz sene sonra başta Buharî, Müslim, Kütüb-ü Sitte-i Makbule vazife-i hıfzı omuzlarına aldılar.» (Mektubat sh: 113)
Mevzu' hadîsler, tâ bin sene önce sahihlerden tefrik edilip atıldığı mes'elesi:
«İbn-i Cevzî gibi şiddetli binler münekkidler çıkıp, bazı mülhidlerin veya fikirsiz veya hıfızsız veya nâdanların karıştırdıkları mevzu' hadîsi tefrik ettiler, gösterdiler.» (Mektubat sh: 113)
Zaif hadîsler dahi olsa, bir hâdiseda yanyana gelseler kuvvetlenirler:
«Bir Nükte-i Mühimme: Malûmdur ki; zaif şeyler içtima' ettikçe kuvvetleşir. İncecik ipler topak yapılsa, kuvvetli halat olur. Kuvvetli halatlar topak yapılsa, kimse koparamaz. İşte onbeş enva'-ı mu'cizattan yalnız bereket kısmındaki mu'cizatı ve o kısmın onbeş kısmından ancak bir kısmını, onbeş misal ile gösterdik. Herbir misal, tek başıyla, nübüvveti isbat eder bir derecede kuvvetli idi. Farz-ı muhal olarak, bunların bir kısmını kuvvetsiz saysak da, yine kuvvetsiz diyemeyiz. Çünki kavi ile ittifak eden kavileşir. Hem şu onbeş misalin içtimaı; kat'î şüphesiz bir tevatür-ü manevî ile, kuvvetli bir mu'cize-i kübrayı gösterir.» (Mektubat sh: 119)
Aynı mananın başka bir tarz bir izahı:
«Bu sekiz misal birleştirilse; öyle kopmaz bir zincir olur ki, hiçbir şüphe onu koparamaz ve sarsamaz... Evet zaif bir direk, kuvvetli direklerle omuz omuza geldiği vakit, muhkemleşir. Zaif, kuvvetsiz bir adam, asker olup orduya girse; öyle kuvvetleşir ki, bin adama meydan okur.» (Mektubat sh: 135)
Yine aynı mananın başka bir izahı:
«Faraza bunların herbirini zaif addetsek, temsilde mutlak ibr hane harab olması gibi, yine cüz'iyatın mecmuunda mutlak bir Mu'cize-i Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm'ın vücudunu kat'iyyen gösterir...» (Mektubat sh: 151)
Sahabelerin çokluğuyla beraber neden en parlak mütevatir hadîsler yalnız on ve yirmi tarikle gelmiş? Yüz tarik ile gelmeli idi... Hem neden Sahabelerden en çok hadîs nakleden Enes, Cabir, Ebu Hüreyre gibi zâtlar olup, Hazret-i Ebu Bekir ve Ömer'den az nakledilmiş?
«Eğer denilse: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın her hal ve hareketini kemâl-i ihtimam ile sahabeler muhafaza ederek nakletmişler. Böyle mu'cizat-ı azîme, neden on-yirmi tarik ile geliyor? Yüz tarik ile gelmedi idi. Hem neden Hazret-i Enes, Câbir, Ebu Hüreyre'den çok geliyor; Hazreti-i Ebu Bekir ve Ömer az rivayet ediyor?
Elcevab: Birinci şıkkın cevabı: Dördüncü işaretin Üçüncü Esasında geçmiş. İkinci şıkkın cevabı ise: Nasılki insan, bir ilâca muhtaç olsa, bir tabibe gider; hendese için mühendise gider, mühendisten nakleder; mes'ele-i şer'iye, müftüden haber alınır ve hâkeza... Öyle de, sahabe içinde ehadîs-i Nebeviyeyi gelecek asırlara ders vermek için, ulema-i sahabeden bir kısım, ona manen muvazzaf idiler. Bütün kuvvetleriyle ona çalışıyorlardı. Evet Hazret-i Ebu Hüreyre bütün hayatını, hadîsin hıfzına vermiş; Hazreti Ömer, siyaset âlemiyle ve hilafet-i kübra ile meşgul imiş. Onun için, ehadîsi ümmete ders vermek için, Ebu Hüreyre ve Enes ve Câbir gibi zâtlara itimad edip; ondan, rivayeti az ederdi. Hem madem sıddîk, sadûk, sâdık ve musaddak bir sahabenin meşhur bir namdarı, bir tarik ile bir hâdiseyi haber verse; yeter denilir, başkasının nakline ihtiyaç da kalmaz. Onun için bazı mühim hâdiseler, iki-üç tarik ile geliyor.» (Mektubat sh: 132)
Bir hadîs hakkında bazı hadîs imamları ilişip red de etseler, başkaları kabul
etmiş ise reddedilmez:
Bu hususta bir iki misal:
1- «Şu âhirki hâdiseye çendan bazı hadîs imamları ilişmişler. Fakat mühim imamlar, sıhhatine hükmetmişler. Her ne ise, bu nevide uzun söylemeye lüzum yok.» (Mektubat sh: 157)
2- «Şu rivayeti çendan İbn-i Hacer-i Askalanî kabul etmemiş.. fakat başkaları kabul etmişler.» (Mektubat sh: 137)
Yani bir hadîsi bir-iki hadîs imamının kabul etmemesi ile, tamamen yabana atılır değildir. Olsa olsa ihtilâflı bir durum alır, demektir.
Ses Yok