Kudsi Kaynaklar | Kudsi Kaynaklar | 276
(1-445)
Ben yanından ayrıldım, eve dönüyordum. Yolda benim iki gözümün arasında lâmba gibi bir nur zuhur
etti. Allah'a niyaz ettim ki; bu nuru yüzümden başka yere nakletsin. Çünki korkarım ki benim kavmin der:
"Ona sihir yapıldı, onun için dini terketti." Bu duadan sonra, baktım o nur, değneğimin ucuna geçti... ilh
(Bu rivayet Sahih-i Buharî 4/54'te vardır.)
391/184- «Ebu Hüreyre, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'a şekva etmişki, "Nisyan bana ârız oluyor." Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş, bir mendil şeklinde
bir şey açmış. Sonra mübarek avucu ile gaibden birşey alır gibi, öyle avucunu oraya boşaltmış. İki-üç def'a öyle yaparak Ebu Hüreyre'den demiş: "Şimdi mendili topla." Toplamış. Bu sırr-ı manevî-i dua-yı Nebevî ile Ebu Hüreyre kasem eder ki: "Ondan sonra hiçbir şey unutmadım."»
Risalede yeri: Mektubat sh: 146
Me'hazler: Sahih-i Buharî 2/60, 3/68, 143, 4/253; Tuhfet-ül Ahvezî Şerh-i Tirmizî 10/334-335 hadîs
no: 3923; Câmi-ül Usûl - İbn-i Esir 9/95; Sahih-i Müslim hadîs no: 2492; Müsned-i Ahmed 2/240, 274 ve
427; El-Feth-ür Rabbanî Şerh-i Müsned 22/405, 409 ve 410; Hilyet-ül Evliya 1/381; El-İsabe - İbn-i Hacer
hadîs no: 1190; Delâil-ün Nübüvve - Beyhakî 6/201; El-Bidaye Ven-Nihaye - İbn-i Kesir 6/162; Cem'-ül
Fevaid 2/553
Zabıt şekli: Buharî'nin hadîsi:
Meâli: Ebu Hüreyre der ki: Ben Resulullah'a dedim ki: "Ben senden bir çok hadîs duyuyorum. Amma
onları unutuyorum." Ferman etti ki: "Cübbeni ser!" Ben de serdim. Ebu Hüreyre der ki: Resul-i Ekrem
(A.S.M.) eliyle gaibden birşey avuçlayıp alır gibi yaptı ve serdiğim cübbemin üstüne döktü. Bunu
yaptıktan sonra, bana dedi ki: "Şimdi onu topla!" Ben de topladım. Ondan sonra hiçbir şey unutmadım.
BEDDUALARI
392/185- «Perviz denilen Fars padişahı, name-i Nebeviyeyi yırtmış. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü
Vesselâm'a haber geldi. Şöyle beddua etti: "Ya Rab! Nasıl mektubumu paraladı, sen de onu ve onun
mülkünü parça parça et." İşte şu bedduanın te'siriyledir ki; o Kisra Perviz'in oğlu Şirviye, (*) hançer ile
onu paraladı. Sa'd İbn-i Ebî Vakkas da, saltanatını parça parça etti. Sasaniye Devleti'nin hiçbir yerde
şevketi kalmadı. Fakat Kayser ve sair melikler, name-i Nebeviyeye hürmet ettikleri için, mahvolmadılar.»
Risalede yeri: Mektubat sh: 146
Me'hazler: Sahih-i Buharî 2/25, 4/54 ve 6/10; El-Hasais-ül Kübra 2/132 ve
412; Eş-Şifa 1/328; Şerh-üş Şifa - Aliyy-ül Karî 1/663; El-Feth-ür Rabbanî Şerh-i Müsned 22/159; Delâil
ün Nübüvve - Beyhakî 4/387; Delâil-ün Nübüvve - Ebu Nuaym 2/348- 351; Tefsir-i Ruh-ul Beyan
Burusevî 7/4
Zabıt şekli: Fars padişahı, oğlu Şirveyh onu öldürdüğüne dair me'hazler 274 ve 275 no.larda geçmiştir.
Burada sadece Peygamber'in ona bedduası hakkındaki me'hazleri vermişiz.
Buharî'nin hadîsi: Hazret-i İbn-i Abbas der ki: Resul-i Ekrem (A.S.M.) Kisra'ya bir mektubunu
gönderdi. Mektubu götürene emretti ki: "Bu mektubu Bahreyn melikinin eline versin. Tâ ki o da Kisra'ya
göndersin." Mektub Kisra'ya ulaşınca, onu parçalayıp ateşte yakmış. Said bin Müseyyib demiş ki: "Bu
haber Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'a geldiği zaman, şöyle beddua etmiş: "Ya Rab! Sen de onu
tamamen parçala."
Amma Kayser ve sair Rum Melikleri name-i Nebeviyeye hürmet etmeleri rivayeti ise; Hirakl ve
Mukavvıs ve sairlerin hâdiseleri, bu kitabın İrhasat Bölümünde kayıtlı bulunduğundan, sadece Kayser'in
hâdisesini kaydediyoruz:
Name-i Nebeviye (A.S.M.) Rum Meliki Kayser'e ulaştığında; mektubu almış, öpmüş ve gözüne
sürmüştür. Sonra cevabında şunları yazmış: "Biz şehadet ederiz ki, sen hak peygambersin. Fakata şimdiki
durumumuz itibariyle İsa (A.S.) Dinini de bırakamayız."
Bu cevab, Peygamberimizin hoşuna gitmiş ve şöyle ferman etmiş:
Yani: "Mülkleri kıyamete kadar sabit kaldı."
393/186- «Bidayet-i İslâmda Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Mescid-ül Haram'da namaz
kılarken; rüesa-yı Kureyş toplandılar, ona karşı gayet bed bir muamele ettiler. O da, o vakit onlara beddua
etti. İbn-i Mes'ud der ki: "Kasem ederim, o bed muameleyi yapan ve onun bedduasına mazhar olanların,
Gazve-i Bedir'de birer birer lâşelerini gördüm."»
Risalede yeri: Mektubat sh: 147
Me'hazler: Sahih-i Buharî 1/37, 2/69 ve 138, 5/57 ve 94; Sahih-i Müslim 3/1418 hadîs no: 1794;
Müsned-i Ahmed 1/417; Eş-Şifa 1/329; Tefsir-i İbn-i Kesir 2/509; El-Hasais-ül Kübra 1/513; Cem'-ül
Fevaid 2/62; Er-Rahik-ül Mahtum - Safiyy-ür Rahman sh:106
Zabıt şekli: Abdullah bin Mes'ud (R.A.) naklediyor: "Resul-i Ekrem (A.S.M.) secdede olduğu bir
sırada, Kureyş'ten bazı insanlar da etrafında vardı. O sırada Ukbe bin Ebu Muit geldi, elinde bir sığırın
işkembesi vardı. Onu Peygamber'in (A.S.M.) sırtına attı. Resul-i Ekrem (A.S.M.) başını kaldıramıyacak
durumda kalmıştı. O sırada Hazret-i Fâtıma bu hâli uzaktan görmüş olacak ki; geldi, Peygamber'in
sırtındaki o işkembeyi attı ve bu işi yapanlara karşı beddua etti. Peygamber (A.S.M.) da şöyle beddua etti:
"Ey Allah'ım! Kureyş cemaatının yaptıkları sana havaledir." Bunlar Ebu Cehil ve Utbe bin Rebia ve Şeybe
bin Rebia ve Ümeyye bin Halef, yahud da Übeyy bin Halef'tir. İbn-i Mes'ud der ki: "Ben, bu isimleri
sayılanları tek tek lâşelerini Bedir Harbi gününde gördüm. Bunların lâşeleri toplanıp bir çukura atılmıştı.
Amma Ümeyye bin Halef'in vücudu parçalandığı için oraya atılmadı."
______________________________
(*) Risalede "Şirviye" şeklinde yazılmışsa da, sehivdir. Onun ismi, "Şirvey"dir (A.B.)
etti. Allah'a niyaz ettim ki; bu nuru yüzümden başka yere nakletsin. Çünki korkarım ki benim kavmin der:
"Ona sihir yapıldı, onun için dini terketti." Bu duadan sonra, baktım o nur, değneğimin ucuna geçti... ilh
(Bu rivayet Sahih-i Buharî 4/54'te vardır.)
391/184- «Ebu Hüreyre, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'a şekva etmişki, "Nisyan bana ârız oluyor." Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş, bir mendil şeklinde
bir şey açmış. Sonra mübarek avucu ile gaibden birşey alır gibi, öyle avucunu oraya boşaltmış. İki-üç def'a öyle yaparak Ebu Hüreyre'den demiş: "Şimdi mendili topla." Toplamış. Bu sırr-ı manevî-i dua-yı Nebevî ile Ebu Hüreyre kasem eder ki: "Ondan sonra hiçbir şey unutmadım."»
Risalede yeri: Mektubat sh: 146
Me'hazler: Sahih-i Buharî 2/60, 3/68, 143, 4/253; Tuhfet-ül Ahvezî Şerh-i Tirmizî 10/334-335 hadîs
no: 3923; Câmi-ül Usûl - İbn-i Esir 9/95; Sahih-i Müslim hadîs no: 2492; Müsned-i Ahmed 2/240, 274 ve
427; El-Feth-ür Rabbanî Şerh-i Müsned 22/405, 409 ve 410; Hilyet-ül Evliya 1/381; El-İsabe - İbn-i Hacer
hadîs no: 1190; Delâil-ün Nübüvve - Beyhakî 6/201; El-Bidaye Ven-Nihaye - İbn-i Kesir 6/162; Cem'-ül
Fevaid 2/553
Zabıt şekli: Buharî'nin hadîsi:
Meâli: Ebu Hüreyre der ki: Ben Resulullah'a dedim ki: "Ben senden bir çok hadîs duyuyorum. Amma
onları unutuyorum." Ferman etti ki: "Cübbeni ser!" Ben de serdim. Ebu Hüreyre der ki: Resul-i Ekrem
(A.S.M.) eliyle gaibden birşey avuçlayıp alır gibi yaptı ve serdiğim cübbemin üstüne döktü. Bunu
yaptıktan sonra, bana dedi ki: "Şimdi onu topla!" Ben de topladım. Ondan sonra hiçbir şey unutmadım.
BEDDUALARI
392/185- «Perviz denilen Fars padişahı, name-i Nebeviyeyi yırtmış. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü
Vesselâm'a haber geldi. Şöyle beddua etti: "Ya Rab! Nasıl mektubumu paraladı, sen de onu ve onun
mülkünü parça parça et." İşte şu bedduanın te'siriyledir ki; o Kisra Perviz'in oğlu Şirviye, (*) hançer ile
onu paraladı. Sa'd İbn-i Ebî Vakkas da, saltanatını parça parça etti. Sasaniye Devleti'nin hiçbir yerde
şevketi kalmadı. Fakat Kayser ve sair melikler, name-i Nebeviyeye hürmet ettikleri için, mahvolmadılar.»
Risalede yeri: Mektubat sh: 146
Me'hazler: Sahih-i Buharî 2/25, 4/54 ve 6/10; El-Hasais-ül Kübra 2/132 ve
412; Eş-Şifa 1/328; Şerh-üş Şifa - Aliyy-ül Karî 1/663; El-Feth-ür Rabbanî Şerh-i Müsned 22/159; Delâil
ün Nübüvve - Beyhakî 4/387; Delâil-ün Nübüvve - Ebu Nuaym 2/348- 351; Tefsir-i Ruh-ul Beyan
Burusevî 7/4
Zabıt şekli: Fars padişahı, oğlu Şirveyh onu öldürdüğüne dair me'hazler 274 ve 275 no.larda geçmiştir.
Burada sadece Peygamber'in ona bedduası hakkındaki me'hazleri vermişiz.
Buharî'nin hadîsi: Hazret-i İbn-i Abbas der ki: Resul-i Ekrem (A.S.M.) Kisra'ya bir mektubunu
gönderdi. Mektubu götürene emretti ki: "Bu mektubu Bahreyn melikinin eline versin. Tâ ki o da Kisra'ya
göndersin." Mektub Kisra'ya ulaşınca, onu parçalayıp ateşte yakmış. Said bin Müseyyib demiş ki: "Bu
haber Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'a geldiği zaman, şöyle beddua etmiş: "Ya Rab! Sen de onu
tamamen parçala."
Amma Kayser ve sair Rum Melikleri name-i Nebeviyeye hürmet etmeleri rivayeti ise; Hirakl ve
Mukavvıs ve sairlerin hâdiseleri, bu kitabın İrhasat Bölümünde kayıtlı bulunduğundan, sadece Kayser'in
hâdisesini kaydediyoruz:
Name-i Nebeviye (A.S.M.) Rum Meliki Kayser'e ulaştığında; mektubu almış, öpmüş ve gözüne
sürmüştür. Sonra cevabında şunları yazmış: "Biz şehadet ederiz ki, sen hak peygambersin. Fakata şimdiki
durumumuz itibariyle İsa (A.S.) Dinini de bırakamayız."
Bu cevab, Peygamberimizin hoşuna gitmiş ve şöyle ferman etmiş:
Yani: "Mülkleri kıyamete kadar sabit kaldı."
393/186- «Bidayet-i İslâmda Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Mescid-ül Haram'da namaz
kılarken; rüesa-yı Kureyş toplandılar, ona karşı gayet bed bir muamele ettiler. O da, o vakit onlara beddua
etti. İbn-i Mes'ud der ki: "Kasem ederim, o bed muameleyi yapan ve onun bedduasına mazhar olanların,
Gazve-i Bedir'de birer birer lâşelerini gördüm."»
Risalede yeri: Mektubat sh: 147
Me'hazler: Sahih-i Buharî 1/37, 2/69 ve 138, 5/57 ve 94; Sahih-i Müslim 3/1418 hadîs no: 1794;
Müsned-i Ahmed 1/417; Eş-Şifa 1/329; Tefsir-i İbn-i Kesir 2/509; El-Hasais-ül Kübra 1/513; Cem'-ül
Fevaid 2/62; Er-Rahik-ül Mahtum - Safiyy-ür Rahman sh:106
Zabıt şekli: Abdullah bin Mes'ud (R.A.) naklediyor: "Resul-i Ekrem (A.S.M.) secdede olduğu bir
sırada, Kureyş'ten bazı insanlar da etrafında vardı. O sırada Ukbe bin Ebu Muit geldi, elinde bir sığırın
işkembesi vardı. Onu Peygamber'in (A.S.M.) sırtına attı. Resul-i Ekrem (A.S.M.) başını kaldıramıyacak
durumda kalmıştı. O sırada Hazret-i Fâtıma bu hâli uzaktan görmüş olacak ki; geldi, Peygamber'in
sırtındaki o işkembeyi attı ve bu işi yapanlara karşı beddua etti. Peygamber (A.S.M.) da şöyle beddua etti:
"Ey Allah'ım! Kureyş cemaatının yaptıkları sana havaledir." Bunlar Ebu Cehil ve Utbe bin Rebia ve Şeybe
bin Rebia ve Ümeyye bin Halef, yahud da Übeyy bin Halef'tir. İbn-i Mes'ud der ki: "Ben, bu isimleri
sayılanları tek tek lâşelerini Bedir Harbi gününde gördüm. Bunların lâşeleri toplanıp bir çukura atılmıştı.
Amma Ümeyye bin Halef'in vücudu parçalandığı için oraya atılmadı."
______________________________
(*) Risalede "Şirviye" şeklinde yazılmışsa da, sehivdir. Onun ismi, "Şirvey"dir (A.B.)
Ses Yok