Kudsi Kaynaklar | Kudsi Kaynaklar | 98
(1-445)
Biz, elbetteki halkın ve (tabiri caiz ise) câhil ü cühelânın dedikoducu ağızlarını tıkayacak durumda değiliz. Amma hak ve hakikatı ortaya koymaya da mecburuz. Bu hususta, yani dedikoducu vesveselere karşı ilmî bir cevab mahiyetinde olarak Risale-i Nur'lardaki hadîs-i şeriflerin tahkik ve tahricini, Risale-i Nur Talebelerinden veya yakın dostlarından bir ülema hey'etinin yapmasını hep bekledik. Amma malesef bir netice alınmadı.
İşin büyüklüğünü, ehemmiyetini ve çok da müşkilliğini müdrik olarak aczim ve kabiliyetsizliğimle beraber bu işe girişmek mecburiyetini hissettim. Az Üstte sözünü ettiğim 1969, 1970 ve sonra 1973'lerde Beyrut, Şam ve Mısır'da kaldığım günlerde, hadîs mevzuunda yapılmakta olan dedikoduları duyduğum o günlerden itibaren, bu mes'elenin tahkikinin merakına düştüm. "Hadîsin sahihi nasıldır? Hangileridir? Sahih, niçin sahihdir? Zaifler hangileridir? Neye binaen zayıftır? Mevzu' hadîsler ne demektir? Niçin mevzudur? Ve şimdi halen Kütüb-ü Sitti'nin dışında kalan ve sayıları hayli çok olan meşhur hadîs halen Kütüb-ü Sitte'nin dışında kalan ve sayıları hayli çok olan meşhur hadîs kitaplarında mevzu' hadîsler var mıdır? Varsa, neye binaendir? Hangileridir? Ve bu arada Nur Risalelerinde bulunan hadîsler, kaynak olarak hangi kitaplarda bulunmaktadır?" diye büyük bir merakla, o günden itibaren hadîs kitaplarını ve hadîsleri çok derceden tefsirleri toplamaya başladım. İslâm âleminde şimdiye kadar tab' edilmiş ve piyasada bulunabilen hadîs kitaplarından ve Kur'an tefsirlerinden hemen hemen hepsini aldım, topladım. Uzun müddet ve çok dikkat ve merakla tetebbuata koyuldum. Hadîs usûlü kaidelerini, cerh, nakd ve ta'dil usûllerini, hadîsin an'aneli sen'etlerini ve râvîlerin hal ve durumların inceleyen usûl ve metodlarını dinlemek üzere bir çok kitaba göz gezdirdim... Nihayet kat'iyetle gördüm ve anladım ki: Hadîsin sahihlik, hasenlik, zayıflık ve mevzu'luk mertebelerini gösteren kaide ve kanun ve medar, yüzde doksan dokuz nisbetiyle, hadîslerin senedlerindeki râvî olan insanların ahvaline göre değerlendirilmiş ve ona bina edilmişitir. (*) Amma burada şu hususu da ehemmiyetle kaydetmek gerekir ki; hadîs imamları, müdakkikleri ve nekkadları arasında hadîslerin mertebelerini tesbit işinde bir çok ihtilâfları vaki' olmuştur. Üçü-dördü bir hadîs için zaif demişse, altısıyedisi ona sahih veya hasen mertebesini verebilmişler. Hal böyle olunca da, Muhaddislerce vaz' edilmiş olan kanun ve kaideler, vahyeden gelen Ahkâm-ı Diniyenin kaideleri gibi yüzde yüz kat'î ve muhkem olamadığından, zann-ı galibler üzerine bina edilmiş, hem o zanda da her zaman muhaddisler arasında ittifak sanlanmamış olan kaideler olarak meydana çıkmıştır. Bu dediklerimin isbatı ileride gelecektir.
Hem gördüm ki; hadîs-i şeriflerin -hakikat olarak- mertebelerinin tesbit işi, tahlil hususu, cerh ve ta'dil mes'elesi, Hicrî 4. asrın sonuna kadar devam etmiş ve o zaman tamamlanmıştır. O tarihten bu yana yapılan tahliller, sadece eskide yapılmışların üstünde bir çalışmadan ibaret olmuştur.
Şimdi, bu zamanda bir hadîsin mertebesini tesbit etmek isteyen bir kişinin yapacağı iş, sadece ve sadece bizzat, hadîslerin mertebelerini öz kaynağından görerek almış eski büyük muhaddis imamların -çoğu kere birbirine muhalif olan- görüşlerini tesbit etme ameliyesi olacağını, o ise umumunu dinledikten ve hususî seçim ve taraftarlık hissine mağlub olmadan, tek tek hepsinin görüşlerini aynı paralelde nazar-ı itibara aldıktan sonra, çoğunluk tarafı hangi yanda ise, ona göre karara varabileceğinin zarurî olduğunu anladım. Amma maalesef, çoğu kimseler bu düstura müraat etmemiş ve halen de etmeyenler çoktur. Ekseriya hususî karakter ve meşrebine veya his ve mesleğine uyan tarafı seçmişler. (**) Ve bu noktadan dedikoduların kapısı fazlaca açılmıştır diyebiliriz.
İşte, çok kısa ve fezlekeli bir tarzda işaret etmeye çalıştığımız noktaların aydınlanabilmesi için, delilli ve isbatlı şekilde bir "temhid"; yani hazırlık evrakı tarzında bazı hususları ve onun ardından da, hadîs ilmine ve usûlüne müteallik bir kaç mes'eleyi arz etmeye çalışacağız. Tevfik ve hidayeti Cenab-ı Allah'tan istiyoruz.
Abdülkadir Badıllı
___________________
(*) Bakınız: El-Esrar-ul Merfûa - Aliyy-ül Karî sh: 73
(**) Geniş bilgi için bakınız: Şerh-ül Manzumet-il Beykuniye sh: 190-191
İşin büyüklüğünü, ehemmiyetini ve çok da müşkilliğini müdrik olarak aczim ve kabiliyetsizliğimle beraber bu işe girişmek mecburiyetini hissettim. Az Üstte sözünü ettiğim 1969, 1970 ve sonra 1973'lerde Beyrut, Şam ve Mısır'da kaldığım günlerde, hadîs mevzuunda yapılmakta olan dedikoduları duyduğum o günlerden itibaren, bu mes'elenin tahkikinin merakına düştüm. "Hadîsin sahihi nasıldır? Hangileridir? Sahih, niçin sahihdir? Zaifler hangileridir? Neye binaen zayıftır? Mevzu' hadîsler ne demektir? Niçin mevzudur? Ve şimdi halen Kütüb-ü Sitti'nin dışında kalan ve sayıları hayli çok olan meşhur hadîs halen Kütüb-ü Sitte'nin dışında kalan ve sayıları hayli çok olan meşhur hadîs kitaplarında mevzu' hadîsler var mıdır? Varsa, neye binaendir? Hangileridir? Ve bu arada Nur Risalelerinde bulunan hadîsler, kaynak olarak hangi kitaplarda bulunmaktadır?" diye büyük bir merakla, o günden itibaren hadîs kitaplarını ve hadîsleri çok derceden tefsirleri toplamaya başladım. İslâm âleminde şimdiye kadar tab' edilmiş ve piyasada bulunabilen hadîs kitaplarından ve Kur'an tefsirlerinden hemen hemen hepsini aldım, topladım. Uzun müddet ve çok dikkat ve merakla tetebbuata koyuldum. Hadîs usûlü kaidelerini, cerh, nakd ve ta'dil usûllerini, hadîsin an'aneli sen'etlerini ve râvîlerin hal ve durumların inceleyen usûl ve metodlarını dinlemek üzere bir çok kitaba göz gezdirdim... Nihayet kat'iyetle gördüm ve anladım ki: Hadîsin sahihlik, hasenlik, zayıflık ve mevzu'luk mertebelerini gösteren kaide ve kanun ve medar, yüzde doksan dokuz nisbetiyle, hadîslerin senedlerindeki râvî olan insanların ahvaline göre değerlendirilmiş ve ona bina edilmişitir. (*) Amma burada şu hususu da ehemmiyetle kaydetmek gerekir ki; hadîs imamları, müdakkikleri ve nekkadları arasında hadîslerin mertebelerini tesbit işinde bir çok ihtilâfları vaki' olmuştur. Üçü-dördü bir hadîs için zaif demişse, altısıyedisi ona sahih veya hasen mertebesini verebilmişler. Hal böyle olunca da, Muhaddislerce vaz' edilmiş olan kanun ve kaideler, vahyeden gelen Ahkâm-ı Diniyenin kaideleri gibi yüzde yüz kat'î ve muhkem olamadığından, zann-ı galibler üzerine bina edilmiş, hem o zanda da her zaman muhaddisler arasında ittifak sanlanmamış olan kaideler olarak meydana çıkmıştır. Bu dediklerimin isbatı ileride gelecektir.
Hem gördüm ki; hadîs-i şeriflerin -hakikat olarak- mertebelerinin tesbit işi, tahlil hususu, cerh ve ta'dil mes'elesi, Hicrî 4. asrın sonuna kadar devam etmiş ve o zaman tamamlanmıştır. O tarihten bu yana yapılan tahliller, sadece eskide yapılmışların üstünde bir çalışmadan ibaret olmuştur.
Şimdi, bu zamanda bir hadîsin mertebesini tesbit etmek isteyen bir kişinin yapacağı iş, sadece ve sadece bizzat, hadîslerin mertebelerini öz kaynağından görerek almış eski büyük muhaddis imamların -çoğu kere birbirine muhalif olan- görüşlerini tesbit etme ameliyesi olacağını, o ise umumunu dinledikten ve hususî seçim ve taraftarlık hissine mağlub olmadan, tek tek hepsinin görüşlerini aynı paralelde nazar-ı itibara aldıktan sonra, çoğunluk tarafı hangi yanda ise, ona göre karara varabileceğinin zarurî olduğunu anladım. Amma maalesef, çoğu kimseler bu düstura müraat etmemiş ve halen de etmeyenler çoktur. Ekseriya hususî karakter ve meşrebine veya his ve mesleğine uyan tarafı seçmişler. (**) Ve bu noktadan dedikoduların kapısı fazlaca açılmıştır diyebiliriz.
İşte, çok kısa ve fezlekeli bir tarzda işaret etmeye çalıştığımız noktaların aydınlanabilmesi için, delilli ve isbatlı şekilde bir "temhid"; yani hazırlık evrakı tarzında bazı hususları ve onun ardından da, hadîs ilmine ve usûlüne müteallik bir kaç mes'eleyi arz etmeye çalışacağız. Tevfik ve hidayeti Cenab-ı Allah'tan istiyoruz.
Abdülkadir Badıllı
___________________
(*) Bakınız: El-Esrar-ul Merfûa - Aliyy-ül Karî sh: 73
(**) Geniş bilgi için bakınız: Şerh-ül Manzumet-il Beykuniye sh: 190-191
Ses Yok