Zülfikar Risalesi | Zülfikar Birinci Makamı | 56
(1-134)
  Evet, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ınmübârek eli Hakîm-i Lokman’ın bir eczahânesi gibi ve tükürüğü Hazret-i Hızır’ın âb-ı hayat çeşmesi gibi ve nefesi Hazret-i İsâ Aleyhisselâm’ın nefesi gibi meded-res ve şifa-resan olsa; ve nev’-i beşer çok musibet ve belâlara giriftar olsa; elbette Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’a hadsiz müracaatlar olmuş; hastalar, çocuklar, mecnunlar pek kesretli gelmişler, cümlesi şifa bulup gitmişler. Hatta kırk def’a hacceden ve kırk sene sabah namazını yatsı abdestiyle kılan, Tâbiînin azîm imamlarından ve çok sahâbelerle görüşen, Taus denilen Ebû Abdurrahmani’l-Yemânî, kat’iyyen haber verir ve hükmeder ve demiş ki: Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’a ne kadar mecnun gelmişse, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm sinesine elini koymuş ise, kat’iyyen şifa bulmuştur; şifa bulmayan kalmamış.

İşte Asr-ı Saâdete yetişmiş böyle bir imam, böyle kat’i ve küllî hükmetmişse; elbette ona gelen hiçbir hasta kalmamış ki, illâ şifa bulmuş. Mâdem şifa bulmuş, elbette müracaatlar binler olacaktır.

ON DÖRDÜNCÜ İŞÂRET: Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın enva’-ı mu’cizâtından bir nev’-i azîmi, duâsıyla zâhir olan hârikalardır. Evet şu nevi; kat’i ve hakîki mütevatirdir. Cüz’iyat ve misâlleri o kadar çoktur ki, hesab edilmez. Misâllerin çokları var ki, onlar da mütevatir derecesine çıkmışlar. Belki tevâtüre yakın meşhur olmuşlar. Bir kısmını öyle imamlar nakletmiş ki, meşhur mütevatir gibi, kat’iyyeti ifade eder. Biz şu pek çok misâllerinden, tevâtüre yakın ve meşhur derecesinde münteşir ba’zı misâlleri, nümûne olarak ve her misâlinde birkaç cüz’iyatını zikredeceğiz:

Birinci Misâl: Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın yağmur duâsı, tevâtür derecesinde ve çok def’a tekrar ile, dâima sür’atle kabûl olması, başta İmâm-ı Buhârî ve İmâm-ı Müslim, eimme-i hadîs nakletmişler. Hatta ba’zı def’a minber-i şerîf üstünde, yağmur duâsı için elini kaldırıp, indirmeden yağmış. Sâbıkan zikrettiğimiz gibi, bir-iki def’a ordu susuz kaldığı vakit bulut geliyordu, yağmur veriyordu. Hatta nübüvvetten evvel, cedd-i Nebî Abdülmuttalib, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın küçüklük zamanında mübârek yüzüyle yağmur duâsına giderdi. Onun yüzü hürmetine gelirdi ki; o hâdise, Abdülmuttalib’in bir şiiri ile iştihar bulmuş. Hem vefat-ı Nebevî’den sonra, Hazret-i Ömer, Hazret-i Abbas’ı vesîle yapıp demiş: “Yâ Rab! Bu senin habîbinin amucasıdır. Onun yüzü hürmetine yağmur ver.” Yağmur gelmiş.

Hem İmâm-ı Buhârî ve Müslim haber veriyorlar ki: Yağmur için duâ taleb edildi. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm duâ etti.

Ses Yok