İkincisi: Nakl-i sahîh ile, Hazret-i İbn-i Abbas demiş ki: Resûl-i Ekrem
Aleyhissalâtü Vesselâm’a mecnun bir çocuk getirildi. Mübârek elini onun göğsüne koydu; birden çocuk istifra’ etti; içinden, küçük hıyar kadar siyah bir şey çıktı, çocuk şifa bulup gitti.
Üçüncüsü: İmâm-ı Beyhakî ve Nesâî nakl-i sahîh ile haber veriyorlar ki: Muhammed İbn-i Hâtib isminde bir çocuğun koluna kaynayan tencere dökülmüş, bütün kolunu yakmış. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm meshedip tükürüğünü sürdü, dakikasında şifa buldu.
Dördüncüsü: Büyümüş, fakat lîsanı yok, büyükçe bir çocuk Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın yanına geldi. Çocuğa ferman etmiş: “Ben kimim?” Hiç konuşmayan dilsiz çocuk,
deyip tekellüme başlamış.
Beşinci çocuk: Âlem-i yakazada Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’la mükerrer sûrette müşerref olan Celâleddin-i Süyûtî ve asrın imamı tahric ve tashih ile Mübârekü’l-Yemame ismiyle meşhur bir zâtı, daha yeni dünyaya geldiği vakit, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın yanına getirmişler. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ona müteveccih olmuş. Çocuk tekellüme başlamış,
demiş. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm “Bârekâllah” demiş. Çocuk ondan sonra büyüyünceye kadar daha konuşmamış. O çocuk, bu mu’cize-i Ahmediyeye ve “Bârekâllah” duâ-yı Nebevîsine mazhar olduğundan, “Mübârekü’l-Yemame” ismiyle şöhret bulmuş.
Altıncı çocuk: Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm namaz kılarken, hırçın bir çocuk, namazını kat’edip geçtiğinden, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm
demiş. Ondan sonra çocuk daha yürümemiş öyle kalmış, hırçınlığının cezasını bulmuş.
Yedinci çocuk: Çocuk tabiatında hayâsız bir kadın, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm yemek yerken lokma istemiş, vermiş. Demiş: “Yok, senin ağzındakini istiyorum.” Onu da vermiş. O gâyet hayâsız kadın, o lokmayı yedikten sonra, en hayâlı kadın ve Medine kadınlarının fevkinde bir hayâ sâhibi oldu.
İşte bu sekiz misâl gibi, seksen değil, belki sekiz yüz misâlleri var. Çoğu Kütüb-ü siyer ve ehâdîste beyân edilmiştir.