Zülfikar Risalesi | Zülfikar Birinci Makamı | 67
(1-134)

Meşhur Ebû Talha’nın atına binip, şecaat-ı kudsiyesi muktezasınca, herkesten evvel gitmiş, tahkik etmiş ve dönmüştü. Ebû Talha’ya ferman etmiş:

Yâni: “Senin atın sarsmadan, gâyet çabuktur.” Halbuki Ebû Talha’nın atı, katuf ta’bir edilen yürüyüşsüz kısmından idi. O geceden sonra, hiçbir at ona karşı yürüyüşte mukabele edemiyordu. Hem nakl-i sahîh ile; bir def’a, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm seferde namaz kılacak vaktinde atına dedi: “Dur.” O da durdu. Namaz bitinceye kadar hiçbir âzâsını kımıldatmadı.

Beşinci Hâdise: Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın hizmetkârı Sefine, Yemen Valisi Muaz İbn-i Cebel’in yanına gitmek için, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’dan emir alıp gitmiş. Yolda bir arslan rast gelmiş. O Sefine, ona demiş: “Ben, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın hizmetkârıyım.” Arslan ses verip ayrılmış. İlişmemiş. Diğer bir tarîkte haber veriyorlar ki: Sefine döndüğü vakit yolu kaybetmiş, bir arslana rast gelmiş; arslan ona ilişmemekle beraber, yolu da göstermiş.

Hem Hazret-i Ömer’den haber veriyorlar ki; demiş: Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın yanına bir bedevî geldi. Arabça “Dabb” denilen bir susmar, yâni keler elinde idi. Dedi: “Eğer bu hayvan sana şehâdet etse, ben sana îman getiririm; yoksa îman getirmem.” Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, o hayvandan sordu; o susmar, fasîh bir dille, risâletine şehâdet etti.

Hem Ümmü’l-Mü’minîn Ümm-ü Seleme haber veriyor ki: Bir ceylân, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ile konuşmuş ve risâletine şehâdet etmiş. İşte bunun gibi çok misâller var. Hem de kat’i şöhret bulmuş birkaç nümûneyi gösterdik. Ve Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ı tanımayana ve itaat etmeyene deriz:

Ey insan! İbret alınız... Kurt, arslan; Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ı tanıyor, itâat ediyorlar. Sizlerin; hayvandan, kurttan aşağı düşmemeye çalışmanız iktiza eder.

İkinci Şu’be: Cenazelerin ve cinlerin ve melâikelerin, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ı tanımalarıdır. Bunun da çok hâdiseleri var. Nümûne için, şöhret bulmuş ve mevsuk imamlar haber vermiş birkaç nümûneyi, evvelâ cenazelerden göstereceğiz. Amma cin ve melâike ise, o mütevatirdir.. onların misâlleri bir değil, bindir. İşte ölülerin konuşması misâllerinden:

Ses Yok