Zülfikar Risalesi | Zülfikar Birinci Makamı | 70
(1-134)

Hazret-i Cebrâil’i Dıhye sûretinde, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın yanında çok görüyoruz. Acaba hiç mümkün müdür ki, bu zâtlar, görmeden görüyoruz desinler?

Hem nakl-i sahîh-i kat’i ile, Aşere-i Mübeşşere’den, İran fâtihi Sa’d İbn-i Ebî Vakkas haber veriyor ki: “Gazve-i Uhud’da, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın iki tarafında, iki beyaz libaslı, ona nöbetdar gibi muhafız sûretinde gördük. İkisi de anlaşıldı ki, meleklerdir. Ve Hazret-i Cebrâil ile Mîkâil olduğunu anladık.” Acaba böyle bir kahraman-ı İslâm gördük dese, görmemek mümkün müdür?

Hem Ebû Süfyan İbn-i Hâris İbn-i Abdülmuttalib (Ammizâde-i Nebevî) nakl-i sahîh ile haber veriyor ki: “Gazve-i Bedir’de, gök ile yer arasında, beyaz libaslı atlı zâtları gördük.”

Hem Hazret-i Hamza Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’dan niyaz etti ki: “Ben Cebrâil’i görmek istiyorum.” Kâ’be’de ona gösterdi. Dayanamadı, bîhuş oldu, yere düştü. Bu çeşit melâikeleri görmek vukuâtı çoktur. Bütün bu vukuat, bir nevi mu’cize-i Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm’ı gösteriyor ve delâlet ediyor ki; onun misbâh-ı Nübüvvetine melâikeler dahi pervanelerdir.

Cinnîler ise; onlar ile görüşmek ve görmek, değil sahâbeler, belki avâm-ı ümmet dahi çokları ile görüşmeleri çok vuku buluyor. Fakat en kat’i, en sahîh haber ile eimme-i hadîs bize diyorlar ki: İbn-i Mes’ud “Batn-ı Nahl’de ecinnîlerin ihtidâsı gecesinde, ecinnîleri gördüm ve Sûdan kabilesinden Zutt denilen uzun boylu tâifeye benzettim, onlara benziyordular.”

Hem meşhurdur ve hadîs imamları tahric ve kabûl ettikleri Hazret-i Hâlid İbn-i Velid vak’asıdır ki: Uzzâ denilen sanemi tahrib ettikleri vakit, siyah bir kadın şeklinde, o sanem içinden bir cinniye çıktı. Hazret-i Hâlid, bir kılınç ile o cinniyeyi iki parça etti. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, o hâdise için ferman etmiş ki: “Uzzâ sanemi içinde ona ibâdet ediliyordu, daha ona ibâdet edilmez.”

Hem Hazret-i Ömer’den meşhur bir haberdir ki, demiş: “Biz Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın yanında iken, ihtiyar şeklinde, elinde bir asâ, “Hâme” isminde bir cinnî geldi, îman etti. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ona kısa sûrelerden birkaç sûreyi ders verdi. Dersini aldı, gitti. Şu âhirki hâdiseye, çendan ba’zı hadîs imamları ilişmişler; fakat mühim imamlar, sıhhatine hükmetmişler. Her ne ise, bu nevide uzun söylemeye lüzum yok; misâlleri çoktur.

Ses Yok