Zülfikar Risalesi | 29. Mektubun Sekizinci kısmının İkinci | 3
(1-16)

İKİNCİ REMZİN MÜHİM BİR ZEYLİ

 Yine Kenzü’l-Arş duasının feyzinden gelen ikinci nükte-i tevafuki-yedir. Bu nükteden nümune için üç misal

BİRİNCİSİ

Sûver-i Kur’âniyenin aded-i hurufatı üç binde tevafukatı pek harika ve mu’cizanedir. Mesela: En kısa sûre olan Sûre-i Kevserin hurufatı, ebcedi makamı üç bin olmakla;

 Hem Sûre-i Yâsin’in üç bin adedi hurufuna; Hem Sûre-i Furkan’ın üç bin, Hem Sûre-i Fatır’ın üç bin, Hem Sûre-i Vessat’ın üç bin, Hem Sûre-i Sad’ın üç bin, Hem Rad’ın üç bin, Hem Rum’un üç bin, Hem Zuhruf’un üç bin, Hem Sûre-i Şura’nın üç bin, Hem İbrahim’in üç bin… bu sûrelerinin üç bin hurufatına tevafuku ve on bir sûrenin bu üç binde birbiriyle muvafakatı ve mutabakatı bilbedahe tesadüf işi olamaz. Belki i’caz-ı Kur’ânın bir şu’lesidir ki, hurufata serpilmiştir ve yaldızlamasıdır.

Hem en kısa sûre olan Sûre-i Kevser hurufunun makam-ı ebcedisi olan üç bin adediyle; en uzun sûre olan el bakaranın örfi yani kelam hükmündeki kelimatının üç bin adedine ve Âl-i İmrânın hakîki kelimatının üç bin adedine ve Sûre-i Nisa kelimatının üç bin adedine tevafuku elbette kör tesadüfün işi değil. Ve rast gele ve şuursuz ve ittifaki  bir vaziyet olamaz. Belki sırrı i’cazın bir cilvesinin şua-ı ile bir intizamdır. Böyle büyük tevafukatta küçük küsurat, münasebat-ı tevafukiyeyi bozmadığın-dan nazara alınmamalı.

İKİNCİ MİSAL

Sûre-i إِنَّا أَنزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةِ الْقَدْرِ in i’cazkar bir tevafukundan bahs eder.

Şöyleki: Sûre-i Kadr’in yüz yirmi harfi var. Gayr-i melfuz hemze sayılmazsa yüz on dört sûver-i Kur’âniyeye tevafukla işaret eden yüz on dörttür. İşte bu adetle  إِنَّا أَنزَلْنَاهُ kendi ile beraber on sûrenin hurufatının adetlerine ve on sûrenin kelimatının edetlerine ve on sûrenin adetlerine tevafuku , herhalde şuursuz hikmetsiz tesadüfün işi olamaz. Belki ma’nevî ve lafzi bir i’caz-ı Kur’ânının  bir şuâı hurufata aksedip tanzim ile yaldızlanmış.

Evet, إِنَّا أَنزَلْنَاهُ    ile bareber Duha, Elem Neşrahleke, Zilzal, Tekasür, Ma’un, en evvel nazil olan nısf-ı evvel Alak, Ve’t-tin, Kâria, ve Hümeze olan on sûrenin, bu tevafuku bozmayan küçük küsürattan kat-ı nazar, yüz adedine tevafukları olduğu gibi; yine sûre-i  إِنَّا أَنزَلْنَاهُ      Fecr, Abese, Mürselat, Buruc, Müteaffin, İnşikak, Nâziat, Neb’e, Münafikun, Cum’a olan on sûrenin yüz küsur aded-i kelimatına yüzlükte mânidar tevafuk etmekle bera-ber; إِنَّا أَنزَلْنَاهُ    hurufatı Sûre-i İsra, Kehf, Ta Ha, Yusuf, Hud, Yunus, Nahl Enbiya, Mü’minun, Tevbe, Maide olan on bir sûrenin her birinin yüz küsür edetlerine mânidar tevafukları ve bu sûrelerinde bu tevafuk-u gaybiyye zımnında birbiriyle tevafukları içinde binler tevafuk bulunduğu halde, hiç mümkün olurmu ki tesadüf içine girebilsin.? Hiç mümkünmüdür ki, bu tevafukun uçlarında mühim nükteler, işaretler bulınmasın.?

Ses Yok