Mekteblerin medreseye ve medreselerin tekkelere uymayan ayrı ve gayrı ulûm ve fünununu yeknesak bir hale getirerek ve talib-i ilm ü esrar-ı cihanı yekdil ve yekzeban ederek, vahdet-i İslâm ve insaniyeyi elde tutup, birlik ve beraberlik nurunu nessar edecek yine sensin. Bütün dünyaya ilm-i zahir ve bâtın senin menbaın ve madenin olan Kur’an’-dan dağılıp yayılarak nizam-ı âlemin istikrarı ve vakt-i merhununa kadar imtidadına ve ibadullah-is sâlihînin istirahat ve isti’lâsına medar ve müessir olacak yine sensin.
Ey nur-u Kur’an ve ey hakikat-ı iman! Mademki bugün üçyüz elli milyon İslâmın pişvalığını Kur’an namına deruhde ediyorsun. O halde asırlardan beri ehl-i İslâm arasına girmiş ve yerleşmiş olan kötü itikad ve ihtilafları kaldırarak, hüküm süren fitne ve fesadı, nifak ve şikakı dahi kökünden kurutup sevad-ı a’zam olan bu ümmet-i merhume-i Muhammediyeyi (A.S.M.) büyük bir kitle ve bir fırka-i naciye halinde Kur’anın cenah-ı re’fet ve rahmeti altında inşâallah tâ subh-u mahşere kadar nur-u Kur’anla saklayacaksın.
“Ne isterseniz benden sorunuz, haber vereyim size. Sorun bana maziden, halden ve istikbalden” diye ashab-ı izam arasında kendini âle-me ilân ve her müşkili izah ve beyan ve اَنَا مَدِينَةُ الْعِلْمِ وَ عَلِىٌّ بَابُهَا hadîs-i şerifini isbat ve ayân eden naşir-i ilm ü irfan ve vâkıf-ı esrar-ı Kur’an Cenab-ı Hazret-i Haydar ile سَلُونِى قَبْلَ اَنْ تَفْقِدُونِى فَاِنَّهُ لاَيُحَدِّثُ اَحَدٌ بَعْدِى diye bağıran müçtehidler sertacı İmam-ı Cafer’den sonra İslâm dün-yasındasın. O zâtların feyzinden gelip bu asırda temessül ederek
سَلُونِى عَمَّا شِئْتُمْ diye haykıran ve her muammayı açan, her hâili kaldıran ve her maniayı aşan üç münadiden ey Risale-i Nur bir üçüncüsü senin şahsiyet-i maneviyendir. Mazhar olduğun ism-i Rahîm ve Hakîm ve Bedî’in cilveleriyle nur-u sâfi ve sermedîsiyle, bu mir’at-ı muallâ ve musaffandan âleme ne cilve ve cünbüşler ve neler seyrettirip, neler gösteriyorsun.
Kur’anın iman hakikatları karşısında periler peşinde, ruhanî ve melekler, baba oğul, bay u geda, yâr u ağyar halka-i tedris ve envârında aynı safta dizdize oturup ve hep seni dinleyip ruhlara hüda ve şifa ve süruru senden alıyorlar.