Son Şahitler | Emirdağ Şâhitleri(II) | 16
(1-75)

İSMAİL HAKKI ÜNLÜ

 

1930'da Bovadin'de doğdu. Kore gazilerindendir. 1980'de vefat etti.

 

CHP Kore'ye asker gönderilmesine karşı çıkmıştı

Eski CHP mebuslarından Faik Ahmet Barutçu'nun hatıralarında, Kore meselesiyle ilgili cidden ibret veric kısımlar vardır.

Barutçu hatıratında diyor ki:

"Devrin Menderes hükümeti, Yalova'da Celâl Bayar'ın başkanlığında iki saatlik bir görüşmeden sonra, aldığı bir kararla Kore'ye 4500 kişilik silâhlı asker göndermeye karar vermişti.

"Bu karara karşı CHP kanadından beklenen tepki gelmekte gecikmemiş, Kasım Gülek, yetkisi olmadan Kore'ye asker gönderilmesine karşı çıkmıştı. Arkasından İsmet Paşanın sesi yükselmişti. İsmet Paşa, Hürriyet gazetesinde verdiği demeçte, tecrübeli bir parti lideri olarak fikrinin sorulmamasından şikâyet ediyordu. Paşa'nın bu demeci, memlekette derin bir etki meydana getirdi ve iktidar çevresince, dış politikada beraberlik esasına aykırı ve komünistlerin kurdukları Dünya Barışseverler Teşkilâtının propagandası ile aynı anlamda kabul edildi."

Halk Partisinin bu bozgunculuk ve sabotajcılığı devam ederken, İsmail Hakkı Ünlü isimli bir vatandaş, babasıyla birlikte Emirdağ'da, Üstad Said Nursî ile bu mevzuyla alâkalı olarak görüşüyorlardı.

Bu görüşme ve hatırayı İsmail Hakkı Ünlü şöyle anlatıyor:

 

"Bana da izin verseler, komünistlerle harb etmek için gönüllü giderdim"

"1948 senesinde Ankara'da Genelkurmayda vatanî görevimi yapıyordum. Kore'ye asker gönderileceğini haber alınca, derhal gidip gönüllü  olarak Kore'ye gideceğimi bilirdim. Beni ilk Kore Türk Tugayına gönüllü yazdılar. Kore'ye gitme zamanı gelinci, bize üç gün izin vermişlerdi. Ben de memleketim olan Bolvadin'e ailemle vedalaşmaya gittim. Babam beni alarak, o zaman Emirdağ'da bulunan Üstad Said Nursî'ye götürdü. Ondan hayır dua almamı söyledi. Üstad bizi sevgi ve alâka  ile karşıladı. Babamla birlikte ellerinden öptük. Üstadın babama hitaben ilk sözleri şunlar oldu:

"Oğlun Kore'ye gidiyor, sen çok merak ediyorsun, üzülüyorsun. Hiç merak etme, üzülme. İnşaallah oğlun gidip gelenlerden olacak'.

"Yine Üstad sözlerine devam ederek:

"Hükümet Kore'ye 4500 kişilik asker gönderiyormuş, eğer bana da izin verseler, beş bin genç Nur talebelerimle gönüllü olarak, komünistlerle harp etmek için ben de giderdim.'

"Gayet kararlı ve ciddi konuşan Üstad, bu arada eski gençlik hatıralarından da anlattı:

"Ben Ruslarla eskiden de harp ettim. Şimdi de onlarla çarpışmaya hazırım. Hattâ o harplerde yaralanıp, esir düştüm. Kore'ye gitmekten korkma. İhlasını muhafaza et.'

"Ben de:

"Üstadım harbe nasıl niyet edeyimi?' dedim.

"Cevaben bana:

"Din-i İslâm uğruna, Allah için cihada... şeklinde niyet et' diye tavsiye etti. Bana dua etmesini istedim. 'Oğlum duam umumîdir. Hepinize duacıyım. Harpte dahi namazını bırakma. Namazını bırakmamak şartıyla duacıyım' dedi.

"Mücahidliğin mukaddes bir vazife olduğundan bahsetti. Bu konuda yazılmış küçük kitaplardan verdi. Bunları erlere ve kumandanlara dağıtmamı söyledi. Elini öperek huzurundan ayrıldık.

 

"Harpte en ufak bir yara bile almadım..."

"26 Eylül 1950'de İskenderun'dan Haan gemisiyle Kore'ye doğru hareket ettik.

"Çeşitli ve çok şiddetli harplere girip çıktım. Allah'a şükür hiçbir şey olmadı. En ufak bir yara bile almadım. Sonra giydiğim kaputa baktığımda, delik deşik kurşun izleri gördüm. Bundan anladım ki, Üstadın duasıyla ve mâneviyatımızın kuvvetiyle sağ salim gidip geldim. Allah bizi muhafaza etti."

Ses Yok