FARZENDER KOÇAKLI
1935'te Adilcevaz'da dünyaya geldi.
"Üstadı ziyaretim"
"Ben 1956 yılında Afyon'da askerdim. Benim bölüğümde bulunan Hüsnü Bayram ile tanıştım. Kısa bir zamanda arkadaş olmuştuk. Hüsnü Bayram bana Üstaddan bahisler açmış, onun talebesi olduğunu söylemişti. Üstad Bediüzzaman'ın faziletlerinden, ilminden ve kahramanlıklarından anlatmıştı. Ben de Üstadı sevmeye başlamıştım. Ziyaret için iki sefer gittimse de kısmet olmamıştı. Bu arada bizi dağıtım yapmışlardı. Hüsnü Bayram Eskişehir'e gitmiş, ben ise Afyon'da kalmıştım. Yıl başında izin isteyip, Emirdağ'a gitmiştim.
"Bir gece otelde kaldım. Otelciden Üstadı nasıl göreceğimi sordum. Otelci de bu işin zor olduğunu, ancak cami imamının vasıtasıyla olabileceğini söyledi. Sabahleyin camiye namaza gittim, imamla tanıştım. Fakat imam görüşmemiz için yardımcı olmadı. Sonra bana kaldığı yeri tarif ettiler. Evin etrafında tam dört sefer dolaştım. O sırad Hüsnü Bayram'ı gördüm. Beni alıp Mehmed Çalışkan'ın dükkânına götürdü. Benim için Hüsnü Bayram Üstaddan izin istedi. Üstad, 'Gelsin' diye bizi kabul etti.
"Üstadın huzuruna girdiğimde bağdaş kurmuş, oturuyordu. Selâm verip ellerine sarıldım ve öptüm, hemen geri çekildim. Üstadın bana ilk sorduğu sual şu oldu:
"Asker misin kardaşım?'
"Evet.'
"Kaç ayın kalmış?'
"Altı ayım kaldı.' Hep bana 'Kardaşım' diye hitap ediyordu. Sonra, "Kardaşım, sen nerelisin?' diye sordu.
"Bitlisliyim' dedim.
"Bitlis'in neresindensin?'
"Âdilcevaz'danım'
"Bekir Ağayı tanır mısın?'
"Ben o esnada Üstadın yüzüne baktım. Tarifinden aciz kaldığım bir şekilde renkten renge giriyordu. Tanıdığım halde, 'Tanımıyorum' dedim. Ondan sonra, 'Baban Nakşibendi tarikatına girdi mi?' diye sorunca, 'Girmedi' dedim. 'Babam, Şeyh Bekir-i Sorun'un torunudur' dedim. O esnada eliyle sert bir şekilde işaret ederek, 'Gel yanıma' dedi. Gittim, elini öptüm. Üstad sağ yanağımdan öptü. Üç sefer de omuzuma eliyle vurarak, 'Sen benim talebemsin' dedi. Hüsnü Bayram'a, 'Bu gence bir kitabımı ver' dedi. Hüsnü Bayram Gençlik Rehberi'ni verdi. Ben o sırada, 'Üstadım, kitapların bende var' dedim. Sert bir şekilde, 'Bir daha al' dedi. Sonra izin verdi, tekrar ellerini öptüm. 'İnşaallah tekrar ziyaretinize gelirim' dedim. O da, 'İnşaallah' dedi. Oradan ayrılıp bölüğüme gittim. Fakat tekrar ziyaret nasip olmadı."