Şualar | Dokuzuncu Şuâ | 194
(192-204)
Mukaddeme

(Haşir akidesinin, pek çok ruhî faidelerinden ve hayatî neticelerinden birtek netice-i câmiayı ihtisar ile beyân ve hayat-ı insaniyeye husûsan hayat-ı içtimâîyesine ne derece lüzumlu ve zarurî olduğunu izhar ve bu îman-ı haşrî akidesinin pek çok hüccetlerinden, bir tek hüccet-i külliyeyi icmal ile göstermek ve o akide-i haşriye ne derece bedihî ve şübhesiz bulunduğunu ifade etmekten ibaret olarak “İki Nokta”dır.)

Birinci Nokta: Âhiret akidesi; hayat-ı içtimâîye ve şahsiye-i insaniyenin üss-ül esası ve saadetinin ve kemâlâtının esasatı olduğuna yüzer delillerinden bir mikyas olarak yalnız “dört” tanesine işâret edeceğiz.

Birincisi: Nev’i beşerin hemen yarısını teşkil eden çocuklar, yalnız Cennet fikriyle, onlara dehşetli ve ağlatıcı görünen ölümlere ve vefatlara karşı dayanabilirler. Ve gâyet zaîf ve nâzik vücûdlarında bir kuvve-i ma’nevîye bulabilirler. Ve herşeyden çabuk ağlayan gâyet mukavemetsiz mizac-ı ruhlarında, o Cennet ile bir ümid bulup mesrûrâne yaşayabilirler. Meselâ, Cennet fikriyle der: “Benim küçük kardeşim veya arkadaşım öldü, Cennetin bir kuşu oldu. Cennette gezer, bizden daha güzel yaşar.” Yoksa, her vakit etrafında kendi gibi çocukların ve büyüklerin ölümleri; o zaîf biçârelerin endişeli nazarlarına çarpması, mukavemetlerini ve kuvve-i ma’nevîyelerini zir ü zeber ederek gözleriyle beraber, ruh, kalb, akıl gibi bütün letâifini dahi öyle ağlattıracak, ya mahvolup veya divâne bir bedbaht hayvan olacaktı...

İkinci delil: Nev’i insanın nısfı olan ihtiyarlar, yalnız hayat-ı uhreviye ile yakınlarında bulunan kabre karşı tahammül edebilirler. Ve çok alâkadar oldukları hayatlarının yakında sönmesine ve güzel dünyalarının kapanmasına mukabil bir teselli bulabilirler.

Dinle
-